Tarımı keşfeden insan, bulduğu verimli topraklara yerleşir ve toplu yaşama geçişin temellerini atar. Toplu yaşamı tanzim edecek ilk kuralların konması en basit şekliyle ilk toplumsal sözleşmeleri, yani ilk devletleri ortaya çıkarır.
Toplumsal yaşamın dayattığı örgütlü hareket etme kültürü (devletleşme), bir yandan insanlığa büyük avantajlar sağlarken diğer yandan tarihin her döneminde birçok sorunun da merkezi olur. İlk kurulan basit devletçiklerin kurallarını gözeten memurlar süreç içinde güçlenerek kudretli krallara dönüşür. Hatta giderek krallıklarının tanrı vergisi olduğunu iddia ederek yönettikleri toplumları, savaş zamanı asker köle, barış zamanı toprağa bağlı köleler olarak kullanırlar.
Kısaca insan, toplumsal varlığını sürdürebilmesi için kurduğu devlet denilen mekanizmanın yarattığı sorunları aradan binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen hala tam olarak çözebilmiş değil. Demokrasi mücadelesini bu sorunları çözme mücadelesidir diye de adlandırabiliriz.
Krallık ve imparatorlukların kulluk ve kölelik kıskacından uzun savaşımlar sonunda kendini kurtarabilen sivil halk, son birkaç yüzyıldır yöneticilerini kendi aralarından seçtikleri temsilcilerle belirlemeye başladılar ve adına temsili demokrasi dedikleri modeller geliştirdiler. Halk tarafından seçilen vekillerin de değişen dünyanın sorunlarına yeterince çare olmadığı anlaşılmış ve sivil halkın doğrudan yönetimlere katılacağı demokrasi modelleri gündeme gelmiştir. Günümüz devlet modellerinde doğrudan ve katılımcı demokrasiyi hedefleyen yönetişim anlayışının ancak yerel yönetimlerde uygulanabilir olduğunu da belirtmek isterim.
Böylece, sorunları yerinden yönetim ile çözmeyi amaçlayan ve her kentliyi yönetimin bir aktörü gibi gören katılımcı ve doğrudan demokrasi anlayışı gelişmiş demokrasilerde uygulanmaya, dünyada da hızla benimsenmeye başlamıştır. Bu anlayış ülkemize 2006 yılında Avrupa uyum yasaları çerçevesinde 5393 sayılı belediyeler kanunu içinde tanımlanmış ve günümüz kent konseyleri şekliyle yerel siyasetimize girmiştir.
Kentimiz Seferihisar’da 2009 yılından beri faal olan bir kent konseyi olduğunun altını çizmek isterim. Ekip olarak bizler, 2016 yılının Ekim ayında devir aldığımız Seferihisar Kent Konseyi pratiği üzerinden kent konseylerinin işlevlerini ve sorunlarını daha yakından tanıma olanağı bulduk. Bazı çevrelerce sessiz devrim olarak da nitelenen kent konseyleri yasal yapılanmasından da kaynaklı nedenlerden dolayı halkımız tarafından henüz tam olarak keşfedilmiş ve benimsenmiş değiller. Çoğu zaman yerel yöneticilerin de destekliyormuş gibi görünüp gerçekte üvey evlat muamelesi gösterdikleri bu halk meclisleri sınırlı olanaklar ile kent demokrasilerine daha çok kişisel gayretler üzerinden katkı verme çabası içindedirler. Kent halkına yönetime katılma imkanı sunan bu kurumların eksikleri giderilip kıymetleri anlaşıldığında kent yönetimlerine önemli katkılar sunacak potansiyellere sahip oldukları da anlaşılacaktır.
Bizi yönetecek kurtarıcıların yolunu gözlemek yerine, gelin “örgütlü olma”, “ kendi işimizi kendimiz görme” kültürünü geliştirelim. Kentimizi kendini yöneten akıllı bir şehire dönüştürelim ve diğer kentlere de örnek olalım diyorum.
Sevgi ve demokrasi ile kalın…
Seferihisar Kent Konseyi Bşk. Ekrem Gün.