Çocukluğum ve gençliğim ideolojik kavgalar içinde geçti diyebilirim. O zamanlar dava arkadaşlarımla haktan yana bizimkiler ile zalim ötekiler arasına sıkışan aklımızla yol bulmaya çalışırdık. Zamanla ideolojilerin de içe döndüğünü ve insanların sorgulama yeteneklerini kaybettiklerini fark ettim. Böylece daha yaratıcı ve samimi bulduğum sanatı öncelemeye başladım. Şimdi iyi ki de öyle yapmışım diyorum.
Çünkü sanatın insanı iyiye ve güzele doğru devindiren daha devrimci bir eylem olduğunu biliyorum artık. İnsana düşünmeyi, sorgulamayı, empati ve duygusal bağ kurmayı, samimi olmayı öğrettiğini biliyorum. Duygu ve hayal dünyasını zenginleştirip yaşamı sevdirdiğini, özgüven kazandırdığını, evrensele giden yolu gösterdiğini de biliyorum. Kısaca sanatın insana insanlığını kazandıran en önemli araçlardan biri olduğunu net bir şekilde öğrendim.
Gerçek sanatçılar yaşamın her saniye devinen ve değişen bir serüven olduğunu, ona ayak uydurma çabasının asıl devrimcilik olduğunu bilirler. Bu yanları ile devinmeyip gelişmeyen her şeye muhaliftirler zaten. Estetik, tasarım, yaratıcılık ve değişim onların maddi kaygılarının çoktan önüne geçmiş, beslendikleri temel ihtiyaçları olmuştur.
Bu yüzden her insanın mutlaka derinlemesine ilgilendiği en az bir sanat dalı olmalı. Çünkü sanat insanın doğuştan yansız olan iç enerjisini iyiden ve güzelden yana şekiller, yol göstericisi olur. Kendisine ve çevresine mutluluk aşılayan pozitif bir insan olmasını sağlar. Bunu başaranlar hiçbir yanlış düşüncenin tuzağına düşmeden insan olma yolunda kendilerini geliştirmeyi hep sürdürürler.
Son olarak; Kaz Dağlarını talan edenlerle koruyanlar arasındaki bakış farkıdır biraz da sanat diyor, sevgi ve sanatın ışığından ayrılmayalım diyorum.