Kişinin özgür irade sergileyebilme donanım ve yeteneklerine sahip olma ve buna yakışır davranma halidir özgür birey olmak…
Var olduğu toplumun kural ve değerleri içinde dünyaya gelip şekillenen kişi, özgürlüğünü içinde yaşadığı toplumdan maddi ve manevi anlamda kazanması gerekir ki toplumuyla çeliştiğinde ayakta kalabilmeyi başarsın.
Bunu başaramayanlar kendi varoluşlarını başka güç odaklarına “Yandaş” olmakta ararlar. Hatta neyin yandaşı olduklarını bile fazla sorgulamadan sürü psikolojisi içinde mutlu olmayı denerler. Bir çeşit çıkar veya kimlik sığınmacısı olarak asla gerçek anlamda mutlu olamayan bu insanların oluşturduğu toplumlar dünya sosyoloji yelpazesi içinde kimliksiz, bağımlı ve sorunlarını çözemeyen mutsuz toplumlar olarak yerlerini alırlar.
Birey olmak ile bencil olmak arasında ince bir çizgi vardır ve solcu kardeşlerimiz bazen bunları birbirine karıştırırlar. Birey olmayı başarmış insan birey özgürlüğünün nerede başlayıp nerede bittiğini iyi bilir. Bu anlamda toplumcu geçinen birçok kişiden daha kolektif özelliklere de sahiptirler.
Gerçek anlamda özgür bireylerin yoğun olduğu toplumlar kendi sorunlarını çözen, irade sergileyebilen, kendi özgür bireylerini yaratabilen toplumlardır. Yani güçlü birey güçlü toplumu, güçlü toplumda döner güçlü bireyini yaratır yörüngesine otururlar. Bu yörüngeye oturmayı başaran toplumlar tıpkı Nazım’ın dediği gibi; “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” üretken ve devrimci bir toplum olmayı başaran toplumlara dönüşür, yaşadıkları çağın hep öncüsü olurlar.
Daha güçlü ve daha mutlu bir toplum yaratmak için önce kendimizden güçlü bir birey yaratalım diyor, bunu bize en güzel ve etkili sağlayacak olan bilim, sanat, felsefeden hiç şaşmayalım, sevgiyle kalalım diyorum.