Türkiye'de üniversiteli gençler, geleceğe dair belirsizliklerle yüzleşirken derin bir kaygı ve endişe içinde yaşıyor. Eğitim sistemindeki sorunlar, işsizlik oranlarının yüksekliği, ekonomik koşulların zorluğu ve sosyal baskılar, gençlerin umutlarını törpüleyen temel etmenler olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, yalnızca bireysel bir problem değil, aynı zamanda toplumsal bir kriz haline gelmiş durumda.
Eğitim ve Gerçeklik Arasındaki Uyum Sorunu
Türkiye'deki eğitim sistemi, gençleri iş hayatına ve geleceğe hazırlama konusunda ciddi eksiklikler barındırıyor. Devamlı olarak hiçbir akademik temeli bulunmayan üniversitelerin açılması, mevcut müfredatın günümüz teknolojisine ayak uyduramaması, teorik bilgiye dayalı bir eğitim anlayışı ve staj olanaklarının sınırlılığı, gençlerin mezuniyet sonrası iş bulma umutlarını azaltıyor. YÖK verilerine göre her yıl ortalama 900bin- 1milyon genç diplomalarını alırken, birçoğu meslekleriyle ilgisi olmayan işlerde çalışmak zorunda kalıyor.
Gençlerin eğitimleri için harcadığı 16 yılları, ailelerini ise çocukları okusun diye yıllarca gösterdikleri emeklerinden sonra gençler ellerinde diplomalarıyla kapı kapı iş arayıp sonucunda da hüsrana uğruyor.
Yüksek İşsizlik ve Geçim Sıkıntısı
Genç işsizliği, Türkiye'de alarm verici düzeylere ulaşmış durumda. TÜİK verilerine göre genç işsizlik oranı %20'ler civarında seyrederken, birçok üniversite mezunu kendi alanında iş bulamıyor. İş bulanlar ise genellikle düşük maaşlarla çalışarak geçim sıkıntısı çekiyor. Eğitimleri için harcadıkları zaman ve paranın karşılığında kendi mesleğini asgari ücrete yapmak istemeyen ya da kendi mesleğinden başka bir iş yapmak istemeyen gençler bu sefer de geçim sıkıntısıyla yüzleşmek durumunda kalıyor. Bu durum, gençlerin ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını zorlaştırıyor ve geleceğe yönelik plan yapmalarını imkânsız hale getiriyor
Ekonomik Belirsizlik ve Umutsuzluk
Son yıllarda artan enflasyon, yükselen yaşam maliyetleri ve ekonomik dalgalanmalar, gençl erin hayatını doğrudan etkiliyor. Kiraların yüksekliği, temel ihtiyaçlara erişimin zorlaşması ve borç yükü, üniversiteli gençler üzerinde ciddi bir stres kaynağı oluşturuyor. Ekonomik istikrarsızlık, gençlerin hem eğitim hayatlarını hem de kariyer hedeflerini olumsuz yönde etkiliyor.
Psikolojik Yansımalar ve Toplumsal Etkiler
Gelecek kaygısı, gençler arasında yaygın bir psikolojik problem haline gelmiş durumda. Kaygı bozuklukları, depresyon ve tükenmişlik sendromu, gençlerin yaşam kalitesini düşüren başlıca sorunlar arasında yer alıyor. Ayrıca, toplumsal olarak da büyük bir sorun teşkil eden bu durum, gençlerin üretkenliğini azaltıyor ve ülkedeki beyin göçü sorununu körüklüyor.
Eğitim sisteminde yapılabilecek; Kontrollü üniversite kurulması hatta gerekirse mevcut üniversite sayısının azaltılması, müfredatın değişen ve gelişen iş dünyasının ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmesi, mesleki eğitimi teşvik eden programlar oluşturulması ve iş dünyasıyla iş birliği yapılarak daha fazla staj programının oluşturulması gibi reformlar mevcut problemleri çözmekte ilk ve en önemli adım olabilir.
Üniversitelerde psikolojik danışmanlık hizmetleri artırılmalı ve gençlerin stres yönetimi konusunda destek alması sağlanmalı. Böylece gelecek kaygısı sebebiyle psikolojik sıkıntılar yaşayan gençlerin hem hayat kalitesi hem de üretkenliği arttırılabilir. Gençler kendilerini ülkelerinde ne kadar verimli ve umutlu hissederlerse beyin göçü oranı da bir o kadar azalır.
Gençlerin barınma ve temel ihtiyaçlarına yönelik maddi destekler artırılmalı, öğrenci burslarının miktarı ve kapsamı genişletilmelidir. Mevcut yurtlardaki şartlar iyileştirilmelidir.
Türkiye'nin geleceği, ülkesinin gençlerinin hayallerine, umutlarına ve üretkenliğine bağlıdır. Bu yüzden üniversiteli gençlerin gelecek kaygılarını gidermek, yalnızca onların değil, tüm toplumun refahı için kritik bir öneme sahiptir. Mutlu ve verimli gençler yetiştirmek ülkeye faydalı bireyler oluşturmak demektir. Gerekli adımlar atılmadığı takdirde, bu sorunlar büyüyerek ülkenin kalkınma hedeflerini tehlikeye atabilir. Çözüm, gençlerin sesine kulak vermekten ve onların ihtiyaçlarına uygun politikalar geliştirmekten geçiyor. Çünkü Atatürk’ün ‘Benim ümidim gençliktedir.’ sözündeki gençlik bu ülkenin geçmişi, şimdisi ve geleceğidir.