Hangi partinin siyasetçisi yada seçmeni olursak olalım, yerel seçimlerde önceliğimiz, evimiz olan kentimiz değilse, işe baştan yanlış başlıyoruz demektir.
Defarlarca yaşayıp gördüğümüz bu çıplak gerçeğin ardından;
İlçemizde şubesi bulunan tüm siyasi parti teşkilatlarında siyaset yapan tüm Seferihisarlı hemşehrilerime ve seçmenlerine seslenmek istiyorum.
Birbirinden çok farklı dinamikleri olan ülke gerçekleri ile ilçe gerçeklerini birbirine karıştırıp, merkezi siyasetin sorunlarını ilçemize taşıyan ve oy avcılığı peşinde olan populist yerel siyasetçiye ben oy vermeyeceğim, siz de vermeyin derim.
Artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki siyasi partiler aracılığı ile ülkedeki kamplaşmalar ilçeye taşınıyor ve çoğu zaman kent halkının tercihleri gözardı ediliyor. Böylece siyasete küs, kent sorunlarını kabullenmiş, umudunu ve duyarlılığını yitirmiş bir kent halkı ortaya çıkıyor.
Mevcut siyasal sistemler içindeki siyasi partiler birer firma gibi çalışırlar aslında. Beş yılda bir seçim yoluyla ihaleye çıkarlar ve yönetimlere talip olurlar. İhaleyi alabilmek için her yolu mübah sayar, halkın zaaflarını nasıl kullanacaklarını ve seçimi nasıl kazanacaklarının hesaplarını yaparlar. Bu vesile ile halkın ortak değerlerini, kahramanlarını, inançlarını ve zaaflarını kullanmaktan da geri kalmazlar. İlk hedefleri ihaleyi kazanmak ve elde ettikleri iktidar yolu ile halkın ortak kaynaklarını diledikleri gibi kullanmaktır ne yazık ki. Bütün bu yaşananlar merkezi siyasette böyleyken yerel siyasette de çok farklı değildir. Çünkü sistem böyle kurgulanmıştır. İşte bu “Parti” adı altındaki birbirine benzeyen ve amaçları neredeyse aynı olan yönetim firmaları içinde siyaset yapan insanlar olayın asıl rengini ve kalitesini belirliyor. Bu yüzden siyasetçinin de güçlü, adil, yetenekli ve donanımlısı çok daha etkili ve değerli oluyor. Çünkü güçlü siyasetçi güçlü kadrolar kurmaktan korkmuyor, kurduğu güçlü kadrolarıyla çok daha etkili ve çok daha verimli bir yönetim sergileme şansına sahip olduğunun bilincinde oluyor. Bu yüzden biz seçmenler de üzerimize düşen görevi doğru yapmak ve bizleri yönetecek liderleri doğru analiz edip doğru seçmek gibi önemli bir sorumluluğumuz olduğunu unutmayalım. Oylarımızın değerinin farkında olalım ve seçme hakkımızı, özellikle yerelde bir takım taraftarı gibi kullanmaktan vazgeçelim. Bu önemli görevimizi doğru yerine getirdiğimizde ilçemiz adına yapılacak bir çok yanlışın da daha başından önüne geçmiş oluyoruz.
Gelelim doğrudan demokrasi, birlikte yönetme ve yönetişim meselesine…
Kendi kendini yönetebilen akıllı şehirler yaratma yolundaki adımları da kendinden emin, vizyonlu, güçlü, samimi, liderlik vasıflarına sahip bir yönetici atabilir ancak. İşte bu yüzden, bu sefer benim önceliğim partimden önce Seferihisar'ı çekip çevirebilecek, güçlü kadrolarını kurabilecek, güçlü liderlik vasıflarına sahip, çağdaş kafalı enerjik biri olacak. Bu yerel seçimlerde, Seferihisar'a ve dolaylı olarak kendimize bir iyilik yapmak istiyorsak eğer, bütün bunları tekrar bir düşünelim derim. Kentimizdeki partiler hegemonyası yerine, kent halkının yetenek ve potansiyellerini öne çıkaracak, sosyal ve bilimsel değerler üzerine inşa edilmiş bir kent demokrasisi, kent halkının ortak mutluluğunun önünü de açacaktır.
Çünkü Seferihisar, kendi potansiyel ve kaynaklarını doğru kullandığında, hiçbir dış desteğe ve yardıma ihtiyaç duymadan kendi sorunlarını kendi çözebilecek potansiyellere sahiptir. Yeter ki biz seçmenler, partilerimizden özgür, doğru siyasetçileri seçip, gönlümüzden geçenleri korkmadan yerine getirelim.
Benim yereldeki önceliğim her zaman olduğu gibi önce kentim Seferihisar, sonra partim olacaktır.
Bize yakışan barış dolu bir seçim olması dileğiyle…
Sevgi, huzur ve demokrasi ile kalın.