Şair, “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler.” demiş.
Yaşadığımız yüzyılla alakalı olduğunu düşünmesem de yaşadığımız topraklardan bir şeyleri eksik alarak beslendiğimizin gerçeği var sanırım.
Yaklaşık 1 ay kadar önce, 28 Haziran 2019 tarihinde yapılan Seferihisar Kent Konseyi Seçimli Olağan Genel Kurulu kelimenin tam anlamı ile bir fiyaskodur.
31 Mart 2019 tarihi itibarıyla varlığının hukuki temelini kaybeden Seferihisar Kent Konseyi’nin, tekrar oluşabilmesi için, yeni seçilmiş Belediye Başkanının daveti ve girişimi gerekmektedir. Kanun koyucunun bu emri, ilçe belediye başkanı, siyasi partilerin ilçe temsilcileri ve mülki makamın onayı ile genel kurula katılan kamu kurum kuruluş temsilcilerinin gözü önünde, ‘yok’ sayılmıştır. Açıkça ihlale göz yumulmuştur.
Kent Konseylerinin kuruluş felsefesi maalesef ki anlaşılamamıştır.
Neticede; “Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz…” diyenlerin mirasyedileriyiz biz, anlasak da anlamasak da bildiğimizi okuruz…
Uzun zamandır içeriği bu kadar ağır konulu bir yazı yazmamıştım.
Körfez savaşı yıllarından kalan ve TBMM genel kurulunda yükselen “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” cümlesi benzeri hukuksuzlukları, son yıllarda ülkemizde kendine ilke edinmeyen kamu, özel, yerel, mülki kaç tane kurum kaldı acaba?
Kent Konseyi seçimlerine bir grup Seferihisarlı ile hazırlanarak girme kararı aldık. Çünkü, Kent Konseyi aile şirketi gibi işletilmeye başlamış, mevcut erk sahiplerinin peşinden koşar halde giden, onların önünde kapılar açmaya çalışan, arkalarında kalkan görevi üstlenen, laftan başka bir şey üretmeyen tuhaf bir organizasyona dönüşmüştü.
Ve içinde yaşadığı topluma, lafla değil eylemle her türlü katkıyı koyan, katma değer yaratan, yaşadığı topraklara ağırlıklarından çok değer katanlar olarak, yani kısacası vatanını, yaşadığı kenti lafla değil eylemle sevenler olarak…
Kanun, Yönetmelik, Yönerge, İç Tüzük ve hatta içtihatlara kadar neredeyse hatim ettik.
Neden?
Bilgisiz bir yaklaşım ile olası hukuksuzluğa neden olmayalım, olabilecek olanlara da müsaade etmeyelim diye.
Gelin görün ki durum hiç de böyle olmadı.
Daha açılış konuşmasını yapmadan, Kent Konseyi Başkanının Genel Kurulu yönlendirmeye çalışması, oluşturulacak “Divan” kuruluna ‘temsilci’ olmayan bir başkan ve 2 üyenin aday gösterilmesi ile tansiyon birden 19 - 20 lere çıkmış oldu.
Oysa; Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 5’inci maddesi der ki;
“MADDE 5-(Başlığı ile değişik: RG-6/6/2009-27250)
- Kent Konseyleri belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde, 8 nci maddede belirtilen üyelerden oluşur.
- Kent Konseyi genel kurulu ilk toplantısını yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplanır. Belediye başkanının başkanlığında toplanan genel kurul, toplantıyı idare etmek üzere ÜYELERİ ARASINDAN en az üç kişiden oluşan DİVAN kurulunu seçer.”
Ancak gelin görün ki, böyle güzel amaç ve hedefler öngörülmüş olmasına rağmen, siyaset sahnesinde yer alanların sahnede farklı kişi ve karakterlere rol kaptırmamak için, ele geçirerek siyasi hesaplar için kullandıkları bir organizasyona dönüştürülmüştür kent konseyleri…
Seferihisar Kent Konseyi, 1 Nisan 2019 tarihinden itibaren tüm organları ile birlikte hükümsüzdür.
28 Haziran 2019 tarihinde yapılan sadece bir şovdur.
Bu şova müsaade edenler de o şovun bir parçası, o şovdan kişisel çıkar elde etmeyi hedefleyerek örgütlenmiş kişilerdir.
28 Haziran 2019 tarihinde Seferihisar’da yaşanılan Kent Konseyi Seçimlerinde sergilenen hakkaniyetten, saygıdan, nezaketten uzak davranışlar, “Adalet istiyorum!” diye yola çıkanların, istedikleri adaletin ne anlama geldiğinin en güzel göstergesidir
Omuzlarınızdan ATALET’i atmadıktan sonra ellerinizde ADALET’i yüceltemeyeceksiniz…
Vahdi SARIKAYA
[email protected]