Takvimler Ağustos’un 30’unu gösterdiğinde her yıl coşku ile anıyoruz, Büyük Taarruzun Büyük Zaferini ve ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun askerlerini.
Akabinde ise 1 Eylül Dünya Barış günü kutlamaları yapılıyor. Eylül’ün 11 inde de ilçemiz Seferihisar’ın düşman işgalinden kurtuluşunu coşku ile kutluyoruz Ege’nin bu güzel kıyılarında hep birlikte.
Kulağımıza hoş gelse de Barış ve Zafer’in sözcük anlamları ve anlamlandırılmaları; farklı kulvarlara çekilip en çok derdest edilen sözcüklerin başında gelmektedirler.
Zafer ve Barış
Öncelikle “Zafer” nedir, “Barış” nedir bunların anlatımlarında ki bütünlüklerini yozlaştırmadan bilmek gerekmektedir.
Zafer, dilimize Arapçadan geçmiş, genelde isim olarak kullanılıp, askeri alanda kazanılan ve yarışma vb. uğraşılarda çaba sonunda elde edilen başarıları ifade etmektedir.
Barış ise, barışmak işi, savaşın bittiğinin bir antlaşma ile belirtilmesinden sonraki durum, sulh hali. Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç olarak açıklanmaktadır.
Türk Dil Kurumu bu sözcükleri böyle anlamlandırsa da; “Zafer Huzur İse Barış Huzuru Korumaktır”da denilebilir sanırım.
Dolayısı ile Zafer ve Barış kavramlarını karıştırmadan konunun özünü de dağıtmadan kullanmak gerekmektedir.
Zafer ne kadar zor elde ediliyor ise Barış’ta o kadar zor elde tutulmaktadır.
Ayrıca; Barış, sadece bir başarının ürünü değil bir yaşam biçimi olmalı ve bu yaşam biçiminin de sürdürülebilir olması yani aslında Huzur’un omurgası olmalıdır.
Anadolu topraklarında binlerce yıldır var olan devinim, 100 yıl önce Emperyalist ülkelerin maşası olan Yunan’ın 15 Mayıs 1919’da bizim bu topraklardan kazınıp atılmamız düşü ile yeni bir yola girmişti.
Bu rüyada, Türkleri canlı canlı yakmak, 10’lu yaşlarda ki çocuklara tecavüz etmek, yeni doğum yapmış genç kadınlarımızın bebeklerini emzirmesin diye göğüs uçlarını kesmek kadar yapmadıkları mezalim kalmamış üstelik bunları yaparak gördükleri rüyanın gerçek olacağını zannetmişlerdi.
Nehirler kan akıyor, ovalar, köyler ceset kokuyordu, kısaca taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmayacak, Türkler binlerce yıldır var oldukları bu coğrafyadan zorla sökülüp atılacak, insanlık tarihinin en büyük katliamı yapılacaktı.
İşte tam da bu nedenle Zaferin anlamı daha da derinleşmekte, işte tam da bu nedenle Büyük Taarruzun ne kadar büyük bir başarı olduğunun unutulmaması gerekmekte.
Zafer ve Barış iki zor sözcük olduğu kadar ikisi de korunması ve yaşatılması gereken anlamını bizden daha iyi anlayabilenin çıkmayacağı, çok değerli değerlerimizdir.
100 yıl önce bu topraklarda yaşadığımız akıl almaz mezalimin tekrar yaşanmaması için, 30 Ağustos’ların, 9 Eylül’lerin, 11 Eylül’lerin bir varoluş mücadelesi olduğunu unutmayın lütfen.
Başta Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüz ve onun değerli silah arkadaşları ile Seferihisarımızı düşman işgalinden kurtaran Albay Çolak İbrahim bey ve kurtuluş mücadelesinde canlarını kaybeden şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygı ile eğilip rahmetle anıyorum.
Seferihisar’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 100 üncü yılını kutluyor zaferin huzurunda barış içinde nice yüzyıllara diyorum.
Vahdi SARIKAYA