Bazen yoruyor sizi etrafınızda var olan her şey.
Renkler, sesler, sessizlik, renksizlik ama her şey.
Normal ötesi bir durum değil bu.
Hayatın akışına belki de en büyük kaynak.
Hem sorunlu, hem de sorunsuz yaşamak.
Sorunlu iken sorunsuzluğu, sorunsuz iken sorunluluğu aramak belki de.
Aramak için kaybetmek, kaybetmek için sahiplenmek duygusu ile.
Ya da tam tersi.
Aramamak için kaybetmemek, kaybetmemek için de sahiplenmemek…
Belki de araştırmak gerek nedir bu; var ile yok arasında ki kavga diye.
“Temel değer ve ihtiyaç malzemelerini kastetmediğimi açıklamama gerek yok diye düşünüyorum.”
Daha çok, içsel dünyamızda, ruhumuzun kendisi ile yaptığı bir dansta bulmak gerek yanıtlarını sanırım.
Karmakarışık duygu yoğunluklarında bulduğunuz çıkış yollarını, bir an gelip de ufacık sorunlarda bulamayışlarımız da mı gizli yoksa bütün bu kavgalar bilinmez.
Hem soru sorup hem yanıt vermek.
İlginç olsa gerek.
Aslında ne soru sorduğunuza ne de yanıt verdiğinize bakmaksızın konuyu irdelemeye, konu hakkında düşünmeye ve değerlendirme yapmaya çalışmak daha doğrusu değil mi?
Sorunlu musunuz? Sorunsuz mu?
Siz yine de çıkın dışarı diyeceğim fakat afet olarak da nitelendirebileceğim bir pandemik durumunun tam da ortasında nereye çıkalım dediğinizi duyar gibi olacağım.
Üzüleceğim hem kendi adıma hem de sizin adınıza, affınıza da sığınarak.
Yaşadığımız dönemde sanırım yukarıdaki soru ve sorun gibi olan yaklaşımları sıklıkla düşünüyor ve çeşitli şekillerde kavramsal yaklaşımlar ile çıkış yolları arıyoruz.
Kasım gibi davranmayan bir Kasım’ın son gününde bile.
Kasım’ın o son gününde yaşanan Ay manzarasında bile.
Dingin bir denizin, kulağınıza bıraktığı muhteşem bir resitalde bile.
Aklınızda gelecek.
Gelecekte ki belirsizlik…
Son paragrafa doğru giderken; bütün bu kaygı verici yaklaşımlarımın asıl kendimizden ziyade bizden sonra gelecek kuşaklar için olduğunu belirterek kavgamın kendimle değil, kendimden sonrakilere bırakamayacaklarıma olduğunu, gerekçeleri ve içerikleri ile olduğunu açıkça yazmak ve belirtmek isterim.
An itibarıyla yaşadığımız dünyamız, ağır gelişen bir afetin tam da ortasında gibi görünüyor.
Süreç bu günden itibaren daha da hızla ağırlaşarak devam edecek ve on binlerce yılda işlediğimiz suçların cezası; bir ya da birkaç nesile birden çıkartılacak, fatura edilecektir.
Buna sebep de pandemi değil, asıl iklim değişikliği olarak bizi sarıp sarmalayacak kuraklık ve kıtlıklar olarak ortaya çıkacaktır.
Son olarak ise Kasım’da olmayan bir Kasım gününde yaşar iken lütfen bunun farkına varın ve gereksiz tüketeceğiniz bir çay kaşığını, o çay kaşığında bir gıda ürününü ya da herhangi bir ürünü tüketmeyin, almayın.
Almayın, tüketmeyin ki gözünüzden esirgediklerinize gözleri ile görebilecekleri, elleri ile tutabilecekleri “Aylardan Kasım’ı” dinleyebilecekleri bir dünya bırakın…