Merhaba Sevgili Okur.
Sonbahar ile İlkbahar tadında geçen geçen Kış mevsiminden hepimiz ciddi kaygılar taşıyor, sanki kara kışları özlüyor gibiyiz…
Küresel iklim değişikliğinin getirdiği kuraklık kapıda.
Önlemleri çok geç olmadan hayata geçiremez isek ciddi sorunlarımız olacak demektir.
Gelelim esas konumuza. 2020’nin son yazısında 2020’nin kısa bir özetini yapmakta fayda görüyorum.
Neler yaşamışız neler.
Öncelikle 2020 yılının insanoğlu üzerinde belki de en büyük izi “Afetler Yılı” olma özelliği taşıyacak bir sürecin başlangıcını hissetmemizi sağlamış olmasıdır.
2020 gerek ülkemizde gerekse yaşadığımız dünyada tam bir felaketler yılı olmuştur.
Pandeminin henüz ulaşmadığı ülkemizde 2020’nin ilk günlerinden itibaren;
11 Ocak İstanbul Silivri depremi, yürekleri ağzımıza getirdi. Beklenen İstanbul depreminin öncüsü mü acaba diye.
Tam iki hafta sonra 24 Ocak’ta yüreklerimiz Elazığ Sivrice de attı bu kez. 6.8 ile 41 yurttaşımız.
23 Şubat tarihinde İran’ın Hoy ilinde meydana gelen 5.9 büyüklüğünde ki deprem ülkemizde de hissedildi ve Van’da yaşayan 10 yurttaşımız.
14 Haziran’da Bingöl Karlıova’da 5.7 büyüklüğü ile 1 yurttaşımız
Ve maalesef 30 Ekim 2020 tarihinde Seferihisar ile Sisam arasında meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden 117 yurttaşımız ve Sığacık’ta yaşanılan tsunami felaketi sonucu 1 yurtaşımız ile bu yıl depremlerden dolayı 170 civarında yurttaşımız hayatını kaybederken binlerce yurttaşımız yara almış olarak hayata tutunabildi.
Bunlar yetmemiş gibi; Şubat ayının ilk günlerinde Van’da meydana gelen Çığ felaketinde 42 yurttaşımız hayatını kaybetti.
Son yılların en sıcak yazını yaşarken, ülkemizin çeşitli bölgelerinden sel haberleri geliyor ve en acısını da Giresun’dan alıyoruz 9 yurttaşımızın hayatını kaybettiği bilgisi ile.
2020’nin daha üçüncü ayında,11 Mart tarihinde pandemi ile tanışıyor, 10 gün sonra sokağa çıkma yasağı tedbirleri ile yeni bir yaşam kültürüne başlıyorduk.
Geldiğimiz noktada ise 20.000 e yaklaşan vefat sayısı, milyonlarca vaka ve mutasyona uğrayan bir virüs…
Buraya kadar yazdıklarım ile canınızı acıttım belki, farkındayım.
Üzgünüm.
Elbette ki yaşanılanları ve zamanı geri alamıyoruz. Fakat yaşanılanlardan dersler çıkartır, kapasitelerimizi artırır isek böyle karamsar tablolar ile karşılaşmayacağımızdan emin olunuz.
Sevgili okur bu yıl yani 2020; gerçekten ülkemiz ve dünyamız için, son derece travmatik gelişmelere şahit olmuş ve kısa bir süre sonra da tarihin tozlu rafları arasında hakkettiği şekilde yerini alacaktır.
Pandemik 2020 diye.
Ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın güzel bir şiiri ile yazıma son veriyor, gelecek yılların başta ülkemiz ve tüm insanlık adına daha sağlıklı, daha adil ve elbette ki daha huzurlu yıllar getirmesini diliyorum.
Bu vesile ile de yeni yılınızı yürekten kutluyor, hiçbir şekilde gereksiz tüketim yapmamanızı, afetlere karşı bilinçlenmenizi, bilincin hayat ve dünyamızı kurtaracağına emin olmanızı istiyorum.
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
-Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
[email protected]