Yine bir uğurlama mesajı ile sizlerleyim sevgili okurum.
Bir yıl önce hoş geldin sefalar getirdin dediğimiz 2022’ye şimdi de güle güle diyoruz hep birlikte.
Değişen zaman, değişen insanlar, değişen çevre ile değişen yaşamlar.
Nedir bu değişim peki?
Yaşadığımız yüz yılın en büyük pandemisi olan Covid-19 salgını, belki de bu değişimi çok daha hızlandırdı, çok daha farklı kulvarlara taşıdı.
Hayat sokakta güzel diyen insanlar, pandemi ile birlikte hayatın evde de güzel olabileceğini öğrendiler.
Ve elbette ki o evlerinin de doğa ile uyumlu, iç içe olanlarının daha da güzel olduğunu fark ettiler.
Mobil evler yapıldı, oto karavan, moto karavan sayılarında patlamalar yaşandı, hobi bahçesi adı altında ana kent, yavru kent fark etmeksizin her türlü şehre benzeyen yapılaşmaların etrafında mantar gibi çoğalıp, verimli verimsiz demeden bütün araziler işgal edildi, yağmalandı.
Bütün kıyılar doldu, bütün Anadolu boşaldı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi neredeyse tersine döndü.
Kardeş ülke Pakistan sel felaketinde 1500 civarında yurttaşını kaybetti.
Ülkemiz yine fıtratında olan bir maden kazası ile 40 dan fazla şehidini kara toprağa verdi.
Bir babanın 6 yaşındaki kızını 29 yaşında bir adama verdiği ortaya çıktı.
Bu dünyada yaşama hakkına sadece insanımsı varlıklara benzediğini zannedenler tarafından; Seferihisar’da, Konya’da Mamak’ta daha birçok yerde yapılan vahşetlerle uykularımız kaçtı.
Acımanın, acıtmanın ya da aç kalmanın ne anlama geldiğini, sokaktaki fiyatlarda göremediğimizi.
Bizim göremediğimizi görenlerin de görmezlikten geldiği yolsuzlukları kanıksamak zorunda kaldığımızı.
Velhasıl kelam; aslında 2022’nin de kendisinden önce geçen yıllardan pek de farkı olmadığını yaşayarak ve yaş alarak gördük.
Peki değişen ne oldu?
Yine Kış gelmedi!
Aslında değişen hiçbir şey olmadı.
Bu dünyayı Tüketmekten, törpülemekten başka bir şey değişmedi.
Şairimiz hani o gururla onurla şiirlerini okuduğumuz Nazım Hikmet’imiz var ya o bakın ne de güzel yazmış ve tanımlamış bu hallerimizi:
“doğrultup belimizi kalktığımızdan beri iki ayak üstüne,
kolumuzu uzunlaştırdığımızdan beri bir lobut boyu
ve taşı yontuğumuzdan beri
yıkan da, yaratan da biziz,
yıkan da yaratan da biziz bu güzelim, bu yaşanası dünyada.”
Peki bir şeyler yapmamız gerekmiyor mu?
Sadece güzel şeyleri istemek, daha çok istemek çok daha fazla istemekle mi olacak?
Elbette ki hayır.
Elbette ki bununda bir sonu olacak.
Elbette ki isteyecek bir şeyler de kalmayacak.
Bu kadar ajitasyonlu bir yazı ile 2022 yi uğurlarken 2023 ün bizim için çok ama çok daha büyük anlam ve güzellikler ile geldiğini de unutmadık.
Cumhuriyetimizin 100 ncü yılının gururunu hepimiz büyük bir coşku ve mutluluk ile yaşayarak kutlayacağız.
Yedi düvele karşı, emperyalizme karşı, sömürgeci zihniyetin dayattığı Mondros’a, Sevr’e karşı koyanlar; ülkelerini daha Adaletli, Hukuka bağlı ve Çağdaş Demokratik bir yönetime de kavuşturacaklardır.
2023’ün ve ondan sonraki yılların ülkemize ve milletimize bereketle, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum.
Vahdi SARIKAYA