Dilimizde "ölünün arkasından konuşulmaz" diye bir laf vardır.
Ölenin arkasından gerçekten de konuşmanın bir anlamı olmaz.
Bu bir “Monolog” olur yani kendi kendinize konuşmuş olursunuz.
Dilimizde anlamına neredeyse hiç sadık kalmasak da; “Demir Tavında Dövülür” diye laf da vardır bilirsiniz.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından yarım yüzyıla yakın, tam 43 yıl geçti.
Acıların kaldığı yürekler halen atsa da, o yürekleri dağlayan yaralar halen kor olarak kalsa da, dizileri çekilse, anma etkinlikleri ile tekrarları yaşanmasın diye acı hatıralar unutturulmamaya çalışılsa da, biz Türk’ler de yanlış anlaşılan yanlışlar çokça oluyor sanırım.
12 Eylül 1980'de ülke nüfusumuz 44 Milyon civarında İdi.
12 Eylül darbecilerinin yaptırdığı Anayasa % 91.4 oy oranı ile kabul edildi.
Anayasa oylamasına seçmenin % 91.3’ü katılım sağladı.
12 Eylül darbesinde doğanlar bugün 43 yaşındalar.
12 Eylül darbesinde üniversiteden mezun olanlar bugün 65 li yaşlarda,
12 Eylül’den en çok etkilenen Lise ve Yüksek Okul öğrencileri 60 – 70 yaş aralığında,
12 Eylül darbesinde reşit olanlar 20 – 30 yıldır ülke yönetiminde söz sahibiler.
Artık bu insanlara bizim kuşağın insanları diyebiliriz sanırım.
İtiraf etmem gerekirse; itiraz edenleri de anlamaya çalışarak bu ülke ne çektiyse on aşağı on yukarı bizim kuşak insanından çekmiş gibi.
Farklı bir pencere açmaya çalışacak olursam;
Darbeyi yapanlara hesap sorulamadı.
Darbeyi yapanların anayasası % 91.4 oy oranı ile kabul edildi.
Darbeye giden yolda ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar mübah sayıldı.
Şeriat isteriz diyenler ayakta alkışlandı.
Faili meçhul cinayetler ile halk çocukları birer ikişer katledildi, karanlık dehlizlerde akıl almaz işkencelere uğratıldı.
Sonuçta küresel güçlerin küresel sofralarında meze olduk.
Halen de olmaya devam ediyoruz…
Bugün 12 Eylül darbesini yuhalayanlar dün alkışlıyorlardı.
Bugünkü iktidarın siyasal ve ekonomik sonuçlarını alkışlayanlar da yarın yuhalayacaklardır.
Dedim ya biz demiri tavında dövemiyoruz bir türlü.
Enflasyon % 100 lerde
İşsizlik % 10 larda
Simit 10 lira
Bir bardak çay’da 10 lira.
21 Yıldır aynı iktidar direksiyonda.
En düşük emekli maaşı SSK ve Bağkur’luda 7.500, memur emeklisinde 9.288 lira.
Sadece simit, çay ve günde 1 adet yumurta ile beslenirlerse aylık 7.500 lira gerekiyor.
Memur emeklisinin aylığından geriye kalan 1.788 lirası ile kira, elektrik, su, sağlık, giyim, ısınma ve sosyal giderleri için bolca parası kalıyor…
4A ve 4B Emeklileri ise ne yapıyor inanın bilinmez, anlatılamaz, yaşanamaz.
Demek ki 12 Eylül darbesine esas neden olarak gösterilenlerden biri olan “ekonomi” asıl gerekçe değilmiş…
Geriye siyasi ve küresel nedenler kalıyorsa, parlamentonun sol kanadında yer alanların bu sentezlemeyi ıskaladıklarını düşünemiyorum.
Bu durumda sol cenapta olan yoldaşların ekonomi ile alakaları yoksa ne ile alakaları var?
Yaşamı neyin üzerinde yüceltiyorlar bunu da anlayamadım.
Küresel sermayenin bölünmez bütünlüğünü mü savunuyorlar! Yoksa ırkçılığı mı? Faşizanca mezhep ve etnik kökenciligi mi?
“Mış” gibi yapmak bizde artık resmi kültür haline bu yüzden mi geldi yoksa!
Bir insanın günde 6 simit, 6 bardak çay ve 1 yumurta ile beslenemeyeceğini ve geçinemeyeceğini artık kargalar bile biliyor iken siz bunlara çare üretmeyip, çare üretmeyenleri afişe etmeyip de ne yapıyorsunuz?
2023 Mayıs seçimlerini, seçim propaganda afişlerini, söylevlerini, üsluplarını ve alınan oy oranlarını hatırlayınız.
2023 seçimlerinde oylarını kullanmayan yurttaşlarımızın sayısının (10.173.853 kişi) % 20’i kadarının oy farkı ile güce hükmeden bir iktidarın, anayasanın altını üstüne getirerek sivil, çağdaş ve toplumsal barış ve adaleti yaygınlaştıracak mutabakat metni oluşturabileceğine inanıyor musunuz?
2023 Mayıs seçimine katılım oranı % 84.15
Seçmen sayısı 64.197.454
Oy kullanan seçmen sayısı 54.023.601
Oyunu kullanmayan/protesto eden seçmen sayısı 10.173.853
Seçimde yarışan aktörler arası fark 2.329.865.
Bugün alkışlayanlar yarın yuhalayacaksınız biliyorum.
Devrimcilik, sosyal adalet, toplumsal refah böyle anma etkinlikleri ile, diziler ile alkışlar eşliğinde olamaz da gelemez de.
Devrimci ruh’da adalet hakimdir.
Devrimci ruh’da hakkaniyet hakimdir.
Devrimci ruh’da üretmek, paylaşmak hakimdir.
Devrimci ruh’da güven, sevgi, saygı ve yaşamın kutsallığı vardır.
Ve devrimci ruh’da eylem vardır.
12 Eylül, tarihte bir takvim yaprağı değildir. Takvimden sadece bir yapraktır.
Öncesi ve sonrasının iyi anlaşılabilmesi ile ders alınır.
Alınmayan ve alınmayacak dersler ile 12 Eylül’ler sessiz ve sakince yaşanmaya devam eder.
Günümüz ekonomik verileri ile toplumda büyük bir kesim ahalinin yaşamı kesintiye uğratılmaktadır.
Dün ile bugünün farkını anlayabilmek için sözde askeri darbelere gerek yoktur.
Sonuç aynı ise; ya sonuca giden yollar farklı ya da algılar kapalıdır.
Tarihin her döneminde en hızlı değişim gösteren, en hızlı yozlaşan ve her daim geniş halk kitlelerini ezen güç odakları olmuştur.
Bunlar bazen üniforma-postal giyse de çoğunlukla ayağında kundura ile takım elbiseli olarak aramızda dolaşmaktadırlar.
12 Eylül’ün Anayasası mı, 28 Mayıs’ın başarısı mı bize barış, adalet, hak, hukuk, güven ile huzur ve mutluluk getirecek göreceğiz hep birlikte.
Derdimiz 12 Eylül 1980 darbe sonrası halkın % 91.4 oyu ile kabul ettiği anaysa.
Yoksa geniş halk kitlelerinin ekonomik sıkıntıları, işsizlik, gençlerimizin gelecek kaygısı, emeklilerimizin ve çalışanlarımızın yoksullaşması ve ülkenin içinde bulunduğu durum değil…
Sevgili okurum, bu yazım aslında kısa bir yazıdan öte oldu, kendimle söyleşi belki...
Anlatmak, anlaşılmak, aynı zamanda aynı olayları yaşamak , bir yazının okura ulaşmasında belki de en önemli değer olmalı düşüncesindeyim.
Tüm amacım aslında gençliğin; soran, araştıran, dinleyen, ilgilenen gençlik olması. Unutmayan, umudu olan…
Yazımın tamamını okuduğunuz için tekrar teşekkür ederim, sağlıkla kalınız, ağzınıznın tadıyla bir yaşam diliyorum.
Vahdi Sarıkaya