"Türkiye yüzyılın en büyük acısını yaşadı! Milletimizin başı sağ olsun."
Türkiye yüzyılın en büyük acısını yaşadı! Milletimizin başı sağ olsun. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Günler geçse de hafızalarda kolay silemeyeceğimiz görüntüler oluştu. Biz yerimizde duramadık. Oradaki canların yanında olabilmek için buradan maddi manevi seferber olduk. Depremzedeler için ev yaşam alanları düzenledik. Ne mutlu ki Türkiye’mizin yardım seferberliği yine büyük bir dayanışma gönüllerimizi ısıttı.
Her gün yükselen can kayıpları bizi tekrar enkaza gömerken, 8 gün sonra mucize kurtuluşlara tanıklık ediyoruz.
Büyük yıkıcı depremlerin izleri yıllar geçse de silinmiyor. Hep bir önceki depremler örnek veriliyor. Erzincan, Elâzığ, İstanbul Marmara depremlerindeki can kayıpları o yıllara göre bakıldığında şuan ki ölüm sayıları da giderek yükseldiğini görüyoruz. Peki buradaki müteahhitlik, ruhsatlar, imar barışı afları binaların yapısını nasıl etkiliyor! Birçok konuyu ele alabiliriz, ancak görünen o ki, halkın canı bu kadar değersiz ve kıymetsiz. Milyonlarca lira para verilerek tüm imkanlarıyla ev almaya çalışan vatandaşlar, muhabirin de dediği gibi mezar satın alıyorlar!
Şimdi uzmanlar tekrar ekranlarda ve uyarılarını sürdürüyor! Bir sonraki tehlike, Marmara ve Ege diye buna ne kadar hazırız!
Binlerce bina telef oldu, kimi binalar sapa sağlam, bunların denetlemeleri gerçekten yapılacak mı? Çürük bina yapanlar yargılanacak mı? Geçtiğimiz gün haberler arasında bir konu dikkatimi çekti, Hatay bölgesinde çok lüks bina olarak yapılan Rönesans Rezidans Cennetten bir köşe diye pazarlığı yapılıyor. Ve bu bina depremde yerle bir oluyor. Kişi yurtdışına kaçmaya çalışırken yakalanıyor. Buradaki yorumlar ise şu oluyor. Umarız, Marmara depreminde yaşanan Veli Göçer olayına benzemez diyorlar. Halk adalet sistemini eleştiriyor. Adamın ceza almayacağı yönünde çeşitli iddialar ortaya atılıyor.
Bu yaşananların bedeli mutlaka olmalı! Biz Türk aklı olarak önceden önlem değil, iş işten geçtikten sonra harekete geçiyoruz.
Ama biz bunları da unuturuz. Birkaç ay sonra yine hiçbir şey yaşanmamış gibi yine doğal yaşama devam ederiz. Çünkü para, çıkarlar her şeyin ne yazık ki önüne geçiyor.
Uzmanlar TV’lerde sosyal medya hesaplarında hep paylaştılar, anlattılar, hatta asıl üzücü olan konu ne biliyor musunuz? Biz devlet olarak büyük bir Deprem tatbikatı yaptık, hani o tatbikatın akıbeti ne oldu? Biz onu yapana kadar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı, binaların yapı durumunu uygunluğunu araştırıp bir an önce önlem alsaydı belki daha az kişi kaybımız olurdu.
Şu anda ciddi iddialar var gerçek ölüm sayısının çok daha üzerinde olacağına dair. İnsanlarımızın büyük bu acıyla sınavı bitmeyecek!
Türk Medyasının da Depremle imtihanı sürecek.
Gerçek doğru olan bilgileri paylaşmak bilgi kirliliğini önlemek teyit alarak haber yapmak şu noktada ciddi önem taşıyor. Haber kaynaklarının doğru olduğundan emin olmalıyız.
Bu olaylar yaşandığında tek bir cümle kaldı aklımda. O da ne güzel insan olmak! Böyle güzel birlik beraberliğin sağlandığı insanlık.. insanlığımızı kaybetmeyelim..
SESİMİZİ DUYAN VAR MI?
Türkiye yüzyılın en büyük acısını yaşadı! Milletimizin başı sağ olsun. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Günler geçse de hafızalarda kolay silemeyeceğimiz görüntüler oluştu. Biz yerimizde duramadık. Oradaki canların yanında olabilmek için buradan maddi manevi seferber olduk. Depremzedeler için ev yaşam alanları düzenledik. Ne mutlu ki Türkiye’mizin yardım seferberliği yine büyük bir dayanışma gönüllerimizi ısıttı.
Her gün yükselen can kayıpları bizi tekrar enkaza gömerken, 8 gün sonra mucize kurtuluşlara tanıklık ediyoruz.
Büyük yıkıcı depremlerin izleri yıllar geçse de silinmiyor. Hep bir önceki depremler örnek veriliyor. Erzincan, Elâzığ, İstanbul Marmara depremlerindeki can kayıpları o yıllara göre bakıldığında şuan ki ölüm sayıları da giderek yükseldiğini görüyoruz. Peki buradaki müteahhitlik, ruhsatlar, imar barışı afları binaların yapısını nasıl etkiliyor! Birçok konuyu ele alabiliriz, ancak görünen o ki, halkın canı bu kadar değersiz ve kıymetsiz. Milyonlarca lira para verilerek tüm imkanlarıyla ev almaya çalışan vatandaşlar, muhabirin de dediği gibi mezar satın alıyorlar!
Şimdi uzmanlar tekrar ekranlarda ve uyarılarını sürdürüyor! Bir sonraki tehlike, Marmara ve Ege diye buna ne kadar hazırız!
Binlerce bina telef oldu, kimi binalar sapa sağlam, bunların denetlemeleri gerçekten yapılacak mı? Çürük bina yapanlar yargılanacak mı? Geçtiğimiz gün haberler arasında bir konu dikkatimi çekti, Hatay bölgesinde çok lüks bina olarak yapılan Rönesans Rezidans Cennetten bir köşe diye pazarlığı yapılıyor. Ve bu bina depremde yerle bir oluyor. Kişi yurtdışına kaçmaya çalışırken yakalanıyor. Buradaki yorumlar ise şu oluyor. Umarız, Marmara depreminde yaşanan Veli Göçer olayına benzemez diyorlar. Halk adalet sistemini eleştiriyor. Adamın ceza almayacağı yönünde çeşitli iddialar ortaya atılıyor.
Bu yaşananların bedeli mutlaka olmalı! Biz Türk aklı olarak önceden önlem değil, iş işten geçtikten sonra harekete geçiyoruz.
Ama biz bunları da unuturuz. Birkaç ay sonra yine hiçbir şey yaşanmamış gibi yine doğal yaşama devam ederiz. Çünkü para, çıkarlar her şeyin ne yazık ki önüne geçiyor.
Uzmanlar TV’lerde sosyal medya hesaplarında hep paylaştılar, anlattılar, hatta asıl üzücü olan konu ne biliyor musunuz? Biz devlet olarak büyük bir Deprem tatbikatı yaptık, hani o tatbikatın akıbeti ne oldu? Biz onu yapana kadar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı, binaların yapı durumunu uygunluğunu araştırıp bir an önce önlem alsaydı belki daha az kişi kaybımız olurdu.
Şu anda ciddi iddialar var gerçek ölüm sayısının çok daha üzerinde olacağına dair. İnsanlarımızın büyük bu acıyla sınavı bitmeyecek!
Türk Medyasının da Depremle imtihanı sürecek.
Gerçek doğru olan bilgileri paylaşmak bilgi kirliliğini önlemek teyit alarak haber yapmak şu noktada ciddi önem taşıyor. Haber kaynaklarının doğru olduğundan emin olmalıyız.
Bu olaylar yaşandığında tek bir cümle kaldı aklımda. O da ne güzel insan olmak! Böyle güzel birlik beraberliğin sağlandığı insanlık.. insanlığımızı kaybetmeyelim..
SESİMİZİ DUYAN VAR MI?