Kadın güçlü olmayı mı seçer, yoksa onu güçlü olmaya mecbur bırakan bir sistem içinde mi yaşar? Bu, üzerinde uzun uzun düşünmemiz gereken bir soru. Çünkü kadınların hem evde hem işte hem de sosyal hayatta güçlü ve dik durmalarının çoğu zaman bir tercih değil, hayatta kalma stratejisi olduğunu görmek zor değil.
Bir kadın, anne olduğunda onun üzerine biçilen ilk rol “fedakâr” olmaktır. Çocuğu için her şeyden vazgeçmesi, kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atması, yeri geldiğinde kariyerinden ödün vermesi beklenir. Ama bir yandan da ekonomik özgürlüğünü kaybetmemesi öğütlenir. Evde iyi bir anne, dışarıda başarılı bir iş kadını, eşine karşı anlayışlı bir partner, sosyal çevresine karşı her daim bakımlı ve güler yüzlü bir birey… Bunların hepsini bir arada yürütmeye çalışırken, “yetersiz” hissettiğinde suçluluk duygusuna sürüklenmesi de cabası.
İş hayatına atılan kadınlar içinse işler daha da zor olabilir. Onların her zaman daha fazla çaba göstermesi, yetkinliklerini tekrar tekrar kanıtlaması ve çoğu zaman erkeklerden daha fazla efor sarf etmesi gerekir. Aynı pozisyondaki bir erkek sadece işine odaklanabilirken, kadın “kadın olduğu için” fazladan bir yük taşımak zorundadır. Üstelik bunu yaparken feminen tarafını da törpülememesi beklenir. Ne çok sert olup “erkeksi” bulunmalı, ne de çok naif olup “zayıf” algılanmalıdır.
Gelelim psikolojik ve fiziksel şiddet meselesine… Güçlü duran, manipüle edilmeyen, hayatta kendi kararlarını alan kadınların maruz kaldığı en büyük bedellerden biri de budur. Kadın, karşısındaki insanlara “hayır” dediğinde, kendi sınırlarını net çizdiğinde ya da başkalarının boyunduruğu altına girmediğinde tehlikeli bir alanın içine çekilir. Güçlü bir kadın, toplumun belli kesimleri tarafından “uyumsuz” ya da “fazla iddialı” olarak etiketlenebilir. Ve maalesef bu, fiziksel ya da psikolojik şiddeti tetikleyebilir.
Bu noktada sorulması gereken soru şu: Kadın güçlü olduğu için mi şiddete maruz kalıyor, yoksa güçlü olmak zorunda bırakıldığı için mi?
Bir kadının, kendini savunmadan, mücadele etmek zorunda kalmadan, rahatça güçlü olabildiği bir dünyada yaşamak mümkün mü? Belki de asıl hayal etmemiz gereken şey budur: Kadınların güçlü olmak zorunda kalmadığı, sadece “var olabildikleri” bir dünya…