Konu biraz sert olacak ama herkes klavye başında memleketi ya övüyor ya da sövüyor. Kimse uygulamaya geldiğinde bir çalışma yapmıyor.
Bizim işimizde en zor kısmı doğru olan konuları paylaşarak yazmak. Ama gelelim herkes halinden mutsuz. Aslında buradaki en önemli konu şu, herkes üzerine düşen görevi yapsa, kimse kimseyle uğraşmasa zaten her şey yoluna girecek. Ama ne yazık ki, kural burada farklı oluyor.
“Herkes üzerine düşen görevi yapsa” demiştik.
Biliyorsunuz ilçe de protokol değişimi oldu. Seferihisar Kaymakamı, İlçe Emniyet Müdürü, Seferihisar Cumhuriyet Başsavcısı, Sahil Güvenlik Komutanı, hepsine hayırlı olsun ziyaretlerinde bulunduk. İlçemizdeki görevlerinde başarılar diliyoruz.
Ancak, İlçemiz adına güzel işler yapılmasını, asayişten, trafiğe halkın güvenliğini en üst seviyede tutarak görev ve sorumluluklarını yapmaları konusunda kendilerinden duyarlılık bekliyoruz.
Biliyorsunuz ki uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile ilgili her gün onlarca haber alıyoruz. İlçemiz Hıdırlık mahallesinde Stadyum bürosu yandı. Yakan kişilerin madde bağımlısı olduğu öğrenildi. Bununla Emniyetimiz kişiyi yakaladı ve tutuklandı. Buna benzer olaylarda aldığımız ihbarlardan biri de Okul Bahçelerinin yeterince güvenli olmadığı yönünde!
Özellikle Akşamları okul bahçelerinde emniyet veya güvenlik yeterli mi?
Vatandaşların bizlere anlattığı ifadelere göre akşam saatlerinde okulun bahçesinde uyuşturucu veya bunun gibi uyarıcı madde kullandıkları, park alanlarda serbest hareket ederek eğlendikleri söyleniyor. Gerekli asayiş, ilçe milli eğitim, uyarıları yapılıyor mu?
Denetlemeler zayıf mı kalıyor?
İnsanları sık boğaz ederek, ceza yağmuruna tutmadan ama her anda yanlarında olduklarını hissedeceğimiz bir Emniyet istiyoruz. Ayrıca basını da yanlarına alarak ortak bir farkındalık projede bir arada olmaları gerektiğini düşünüyorum.
Eğitim önce aile de başlar, sonra toplum arkadaş çevre ile şekillenir. Herkesin üzerine alacağı görev ve sorumluluklar var. Amacımız, iyi insan olmak. Topluma yararlı bir birey olmak.
Son Günlerde cinayet ve buna benzer haberlere sansür getirme kararı aldık.
Her gün onlarca hatta yüzlerce şikâyet haberleri ve asayiş bağlantılı haberler geliyor. Bunların içinden doğru ve net bilgiler alarak paylaşım yapma gayretinde bulunuyoruz. Ancak biliyorsunuz ki cinayet gibi toplumu olumsuzluğa itecek haberlere daha az yer vermeye karar verdik.
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da
İstek şarkı yüzünden hayatını kaybeden müzisyen...
Karısını öldürüp intihar eden hâkim...
Annesinin kafasını kesip sokağa atan adam...
Turist kızı yerde sürükleyen taksici...
Sokakta durduk yere saldırıya uğrayan kadınlar...
Trafikte kurşun yağdıran magandalar...
“Düşünsene” diyorum kendi kendime, “Düşünsene, aslında sadece an meselesi!” Ya benim de başıma gelirse? Kendimi geçtim... Allah korusun, sevdiklerim için de panik atak geçirmeye başlıyorum. Bilgi akışını kesmek, kendimi soyutlamak istiyorum, mümkün değil.
Her gün bütün gazete, dergileri okumak, neredeyse saat başı sosyal medyayı baştan sona taramak, haber sitelerini, televizyon programlarını takip etmek zorundayım.
Bazen şiddet sarmalı öyle üst üste geliyor ki karabasan gibi bir karamsarlık biniyor omuzlarıma. Çoğunluğunun onlardan oluştuğu, benim gibilerin küçücük bir azınlık olduğumuz hissine kapılıyorum.
Sonra bambaşka bir şey oluyor, sanki bulutlar dağılıp da güneş doğmuş, iklim değişmiş gibi.
Pençe-Kilit operasyonunda şehit düşen Astsubay Çavuş Yusuf Ataş’ın duygulandıran vasiyeti gibi...
Eğer ölürse lösemili bir kız çocuğunun okutulmasını istemiş şehit astsubay. O video dalga dalga yayılınca insanlar harekete geçti.
LÖSEV’e 1 değil, 4000 kız çocuğunu okutmaya yetecek kadar bağış yağdığını açıkladı şehidin babası: “Bu dünyadayken bizi hep mutlu etmişti. Diğer tarafa giderken de bizi mutlu etti. Oğlumun sayesinde binlerce kız çocuğum oldu...
” Mesleki deformasyon falan sökmüyor, gözyaşımı tutamıyorum.
Ama ferah bir şey bu anlattığım. “Bak işte biz çoğunluktayız” diyorum. “Kaygılarım dağılıyor, duruşum dikleşiyor. Sokağa çıkmak, insanlarla göz göze gelmek, gülümsemek istiyorum.
Her şeye rağmen, birlik beraberlik olduğunda tek yürek olmayı başarabilen bir toplum oluyoruz ya iş te o zaman mutlu oluyorum.