Türkiye’nin dört bir yanında acı, kaygı, korku, endişe, kararsızlık, öfke ve ekonomik dalgalanma ile yaşadığı bu süreçte yaşanan tek bir umut ve gerçek var, o da içimizde baharın yeşereceği umutları da birlikte getirmesi.
Herkesin yaşadığı şu sohbetler, arkadaş ortamlarında yemeklerde müşteri ziyaretlerinde, sıkça sorulan sorular olan. “Ne olacak bu seçim sonuçları?” diyerek kimi zaman yapıcı, kimi zaman arkadaşlığı bitirecek kadar tartışmalı ortamlarda gördük. Ne zaman bir sosyal medya da paylaşım yapılsa, kimine bölücü, kimine hain gözüyle bakıldı. Halbuki bu ülke de herkes aynı fikirde olamaz. Farklı renkler, farklı düşünceler doğru fikirleri, kararları getirir.
14 Mayıs tezleri kimi kahinleri, kimi astrologların söylemlerine karşı, akademisyenlerin önüne geçse bile bir gerçek var o da önümüzdeki baharın gelişi ve Vicdanımız olacak.
Öfke, kaos ve kin kimseye çözüm getirmeyecek. Birleştirici olmak adına seçiminde demokratik geçmesi en büyük temennimiz.
Cumhurbaşkanlığı aday yarışlarına yorum getirecek olursak;
“14 Mayıs seçim süreci keskin bir kutuplaşma ortamında, bir garip sessizlik ve bir o kadar gergin bir atmosferde yaşanıyor. Şu bir gerçek, neticede seçimlerin, özellikle de cumhurbaşkanlığının sadece bir kazananı olacak. Ekonomi deki durum ise yaşanan en büyük gerginliği döviz ve altın kuru alıyor. Seçmen tedirginliğini yatırımlarına da yansıtıyor. Büyük şirketlerin, kredilerinin durdurulması, piyasadaki dalgalanma kaygıyıda beraberinde getiriyor. İkinci yüzyılın geçiş süresi sancılı bir geçiş olacak. Benim fikrim kim gelirse gelsin. Türkiye bir anda şahlanmayacak. Ciddi bir ekonomi sıkıntısı var, hayvancılık üretimindeki kısıtlama, istihdam sayısının azalması, kredi ve diğer harcamaları da zorlayacak gibi görünüyor. Ama yine de ezber bozan bir yenilik Türkiye için güzel başlangıçlar olacağına inanıyorum. Türk milletini iradesine güveniyoruz.
Bizim en büyük sorunumuz Devlet ile Hükümet arasındaki farkı halka anlatmak. Ama maalesef ki, bunu yıllardır bir arada olduğunu gördüğümüz için, aradaki farkı anlatmak pek mümkün olmuyor.
Bugün sosyal medyada dolaşırken, Edip Akbayram’ın bir radyo programındaki konuşmasına denk geldim.
Şöyle diyordu. “Avrupa’da ayağınız takılıp düşse, kimse size yardım etmez, ambulans gelir ve hastaneye götürür. Ama Türkiye’nin herhangi bir yerinde olsanız, herhangi bir kapıyı tıklatsanız açım deseniz. Tek zenginliği bir hayvanıdır. Onu da keser tanrı misafiri diye size yedirir. Böyle bir asil ülke, böyle bir asil halk dünyada yok.
Onun için bu ülkeyi idare edenler lütfen, insanları ötekileştirmeyin herkesin birbirine saygı duyduğu bir Türkiye’yi yaratalım.”
Umut dolu bir gelecek için, kazanan Türkiye olsun...