Gündemimizin buram buram siyaset koktuğu, sayarak bile yetişemediğimiz günlerin birbirini hızla kovaladığı zaman dilimindeyiz.
Elbette ben de gündemimiz üzerine yazı yazacağım.
Yazımın başlığı bir soru cümlesi gibi algılansa da amacım sizlere hem bir soru sormak hem de bir sonuç çıkartmanıza aracılık etmektir.
Bu çerçevede gündemin içinde kaybolmadan “bahar” geldiğini ve aslolan yaşamın anlamını unutmamanız dileğim ile başlayayım.
Bazılarımız erken, bazılarımız geç olgunlaşırız. Bazılarımız toprağa düşer, köklerimizle kan, bazılarımız sonsuz gökyüzünde göz olur, özgürce kanat çırparız, sonsuzluğa.
Sonsuzluğun bilinmeyenine.
Yaşam bir olgunlaşma sürecidir dedik ya, bazılarımız erken hasat edilir, burarız insanın ağzını.
Bazılarımız ise gecikince yakarız boğazını.
Tadını almak, dalında kalmak deriz ama, aldıkça kaçırırız tadını tuzunu.
Kırarız gövdesine yakın yerinden, kolunu, bacağını ama en önemlisi yüreğini.
Olgunlaşmış der, kopartırız dalından, olgunlaşmadı sanınca atarız bir kenara çöp gibi.
Anlar mıyız ki? Olgunlaşmanın sadece zaman demek olmadığını.
Gündeme dair ne var burada der gibi olduğunuzu hissediyorum.
Evet gündeme dair bir şey yok buraya kadar ama ülkemizin 21 yıldır direksiyonunda oturan bir partinin 5 yıldır Milli Savunma Bakanı sıfatıyla bakanlık koltuğunda oturttuğu, TSK nin Genelkurmay Başkanlığını yapmış, tam tamına yarım yüzyıl, 50 yıl boyunca üzerinde o şanlı üniformayı taşımış şahıs 2023 seçimleri için Kayseri seçim bölgesinde yaptığı konuşmadan bir kesit sunarak giriş yapmış olayım.
Kürsüde yaptığı konuşma dinleyiciler tarafından tempolu, daha önce çalışılmış ve hazırlık yapıldığı bariz anlaşılabilecek şekilde “VUR DE VURALIM, ÖL DE ÖLELİM, VUR DE VURALIM ÖL DE ÖLELİM”
Naraları ile kesilince taze vekil adayı ve halen Gnkur. Başkanının amiri ve Milli Savunma Bakanı olan Hulusi bey; sağ yumruğunu kürsüye indirerek “GELECEK, GELECEK ONUN DA ZAMANI GELECEK, BEKLEYİN, BEKLEYİN” diyerek seçmenlerine yanıtını veriyor.
Evet sevili okurum,
Olgunlaşmadan bahsetmiştim, kaldığım yerden devam edeyim.
Biraz şans,
Biraz kader.
Nasıl çiçekte iken düşen düşene ise.
Nasıl aynı dalda olup, aynı kökten beslense de,
Denizi koklayan, Güneşe günaydın diyen,
Arı’yı sevip, militan bir ruh taşıyarak,
Direnen, soğuğa, sıcağa ulu dağlara…
Rüzgarlara, fırtınalara.
Direne direne olgunlaşan, olgunlaştıkça büyüyen.
Büyürken tat alıp tat vermeyi bilirse olgunlaşmanın erdemini bileceğini bilen.
Kimimiz çiçekte,
Kimimiz dalda,
Kimimiz toprakta,
Ama hep olgunlaşmakta…
Ya da olgunlaşamamakta maalesef.
Bu gerçek karşısında, üstelik milyonların ağzı burulmakla kalmıyor, bu gibi şahsiyet ve basiretsizlikler yüzünden ömürleri bitiyor, ciğerleri ya enkaz tozu ile, ya sel suyu ile ya da yerin yedi kat altında metan gazı ile doluyor, doluyor…
Bu halk artık toplumu bölen, kutuplaştıran, acı çektirip acı soğana bile hasret bırakanlara ders vermelidir.
Sormazlar mı Hulusi bey, neyin zamanı geldiğinde sen karşındaki güruhtan ne için neye vurmalarını ve ölecek kadar savaşmalarını isteyeceksin?
Bunlar kim?
Senin başka bir ordun mu var?
TSK’nin emir komutası sende değil mi?
Bay Hulusi, öyle gaza geldim söyledim falan açıklamaları 50 yıllık bir askere ve 5 yıllık bir bakana yakışmaz.
Kimlerin komutanlığını yapıyorsun açıkla da bilelim.
Bu anlayış ve politika Anadolu topraklarının bin yıldır sahipleri olanları korkutamaz.
Karıştırmayasın başka ulus ve milletle bizi;
“… Böyle bir sonucun ne kadar feci olabileceğini tahmin edersiniz. Yok oluş sadece savaş alanında ki orduya ait olamaz. Aslında, ordunun mensup olduğu millet feci sonuçlara uğrar. Tarih bir takım boş hayallerle, başlarında ki hükümdarların, hırslı politikacıların oyuncağı durumuna düşen istilacı orduların, istilacı milletlerin uğradığı bu çeşit feci sonuçlarla doludur. M. Kemal ATATÜRK”
sözünü unutmuş olamazsın.
Yoksa zaten bilmiyor muydun.
Vahdi SARIKAYA