Bizi bu sıcak havalar çarptı diyesim var ama diyemiyorum.
Her şeyin siyasallaştığı, siyasal arenanın olağan üstü kirlendiği ve artık neredeyse yaşadığımız evimizin içinin dahi bu kirlenmeden pay aldığı bir süreçteyiz.
Üstelik sürecin başında da değiliz ve sonu da görünmüyor.
Bazılarının çok sık olarak kullandığı bir söz vardır ya hani; “Tünelin ucu göründü” diye.
Yalan arkadaş yalan. 60 yıldır bu topraklarda yaşıyorum. Ne ben gördüm ne de yaşasaydı 90 yaşında olacak olan babam ne de Allah ömür versin çocuklarım görecekler tünelin ne çıkışını nede ışığını.
Çünkü bizim siyasetten anladığımız “yalan”ın dokunulmazlık zırhı ile serbestçe ve fütursuzca kullanılması.
Üstelik sadece yalanla sınırlı da değil maalesef.
Ülkemiz son çeyrek yüzyılda iki büyük felaket ile karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan ilki 17 Ağustos 1999 Marmara Depremleri ikincisi ise 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız Kahramanmaraş Depremleridir.
Kahramanmaraş depremleri, ülkemizin ve Anadolu topraklarının var olduğundan beri yaşadığı en büyük felakettir.
Yazımın konusu deprem değil elbette. Deprem sonrası alınan vergiler ve yapılan yapılmayan zamlar, kısacası, adaletsizlikler diyebilirim.
17 Ağustos ve 13 Kasım 99 depremlerinden çok daha büyük bir felaket ile 6 Şubat 2023’de karşı karşıya kalmamıza rağmen 1999 yılı hükümeti felaketten yaklaşık üç ay sonra deprem yaralarının daha hızla sarılması için yeni vergiler ihdas etmişti. 2023 yılı hükümeti ise Marmara depreminde yaşadığımız maddi kaybın yaklaşık 6 (altı) katı büyüklüğünde felakete yol açan deprem karşısında ek vergileri yaklaşık beş ay sonra yürürlüğe koymuştur.
Marmara depremi sonrası üçüncü ayında ek vergiler ile tanışan Türk halkı, Marmara depreminden altı ( 6 )kat daha büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş depremlerinden neden beş ay sonra ek vergiler ile tanışmıştır?
Elbette ki ekonomik gücümüzden değil. Öyle olsa idi çalışanını ve emeklisini enflasyon karşısında süklüm püklüm ezdirmezdi hükümet. Öyle değil mi?
Öyle ise şıklara bir bakalım.
a. İktidar vatandaşını çok sevdiği için hazine kaynakların kullanmış, yetmeyince ek vergi talebinde bulunmuştur.
b. Mayıs Seçimlerinden galip çıkabilmek için vergi artışını hiç aklına bile getirmemiştir.
c. Avrupa’nın bizi kıskanması için vergi artırımı zorunludur.
ç. Pandemi, Küresel İklim ve Çevre sorunları, uluslararası krizler, ülke içi ekonomik sorunlar ve depremler için öz kaynaklar yetersiz olsa da borç yiğidin kamçısıdır. Arap kardeşliği bugünler içindir.
Siyasetin dilinin yalan ile beslendiğini bir kez daha acı ama kabul etmek zorundayız.
Acının ne tarifi ne de rengi vardır, artık bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Hepimizin yüreği yandı. Elimizden geleni değil, gücümüzün yettiği değil siyasetçilerin hiçbir zaman anlayamayacağı kadar yük aldık sırf bu vatan için, sırf bu topraklar için ve bağımsız ve özgür bir ulus olarak kalabilmek için halkımızın neredeyse tamamı birer Seyit Onbaşı gibi omuzlandılar yükleri.
Farkında mısınız ey iktidar ve muhalefet koltuklarında oturanlar?
Ama siz sadece makam ve mevkii için değil kendi kesenizi de düşündünüz, ülkeyi yandaşlarınıza peşkeş çekip iflasın eşiğine getirdiniz.
İflasın eşiğine getirdiğiniz için enflasyon %200 lerde iken çalışanınıza %85, emeklisine %25 zammı ancak yapabildiniz.
Çalışan belki eylem yapar, işi yavaşlatır falan ama emeklisi bir b.k yapamaz diye onu güle oynaya, dalga geçe geçe pas geçmek zorunda kaldınız.
İtiraf edin ülkeyi 21 yılda batırdınız.
Siz ve kukla muhalefetiniz el ele.
Sevgili okurum,
Elbette ekonomik verilerimizin son 50 yıldır giderek ağırlaştığını ve bu ağırlığın da sokaktaki sade vatandaşın omuzları üzerinde artık taşıyamayacağı bir yük oluşturduğunun farkındayım, farkındasınızdır.
Ülkenin yönetiminde var olan grup son 21 yıldır tek başına iktidar koltuğunda oturmaktadır.
Otururken vatandaşına adaletli bir gelir paylaşımından ziyade kendi ve kendini iktidarda tutmak için işbirliği yaptığı çıkar odaklarının menfaatlerini koruyup kollamış, bunun içinde halkının %16 sının, 14 milyon insanının etkilendiği depremleri bile kullanmakta beis görmemiştir.
Bu ülkenin sahipleri biziz.
İktidar; sosyal düzen ve aramızdaki maddi manevi ilişkinin koruyucusu ve kollayıcısıdır.
Patron biziz aslında.
Elbette büyük felaketlerde imece usulü yardımlaşma yapılacaktır.
Fakat bunu oy uğruna savsaklamak, ötelemek, kandırmak ve en önemlisi de yurttaşları arasında adaletsizce gelir dağılımına çanak tutmak, ayrımcılık yapmak suçtur, ayıptır, günahtır.
Hükümetin ek vergileri almakta neden geciktiğini anlatması lazım. Hükümetin enflasyon karşısında çalışanı ile emeklisine ciddi oranda farklı zam yapmasının gerekçesini anlatması lazım.
Hükümetin emeklisine %25 zammı, hukuka mı, din’e mi, vicdan’a mı, ahlak’a mı yoksa mali verilere mi dayandırdığını açıklaması lazım.
Yapar mı derseniz! Elbette ki yapmaz. Çünkü ülkemizde siyaset nüfuz ve çıkar amaçlı yapılmaktadır.
Son notum ise, halen aktif olarak çalışan işçi ve memurlarımızın sendikalarına ve muhalefet partilerimize: siz de bir gün emekli edileceksiniz. Ve sakın ola ki biz halk için varız, halkımız için çalışıyoruz falan demeyin.
Kendinize güldürmeyin.
Ülke nüfusunun neredeyse %20’sini oluşturan emeklilerin haklarının kaybında sessiz kalanlar dilsiz şeytandır.
Göz yumanlar dilsiz şeytandır.
Adalet bu ülkede elbet bir gün tecelli edecek ve sizde bunun hesabını vereceksiniz buna emin olun.
Saygı ve sevgileriml