Eskilerden bir tabir vardır bilirsiniz; “eğri oturup doğru konuşmak gerekir” diye.
Sabah sabah nereden aklıma takıldıysa bu cümle sanırım yazımda da bu tabirin içinde, dışında, altında, üstünde yani kıyısında köşesinde dolanıp duracağım.
Dün sevgili Mehmet Hephaksaz, Levent Erçin ve Tuna Özakman ile bayram sonrasının sakinliğinde Doğanbey sahilinde oturup Mitolojik tanrıların denizi Ege’ye karşı soğuk içeceklerimizin eşliğinde sıcak sohbetlere daldık ve sonuçta sabah sabah eğri oturup doğru konuşmak gerek diyen bu yazıyı kaleme alıyorum.
Yaşamda var olan canlılar içerisinde en akıllısı olduğumuzu sanarak diğerlerinin aklı ile alay ettiğimiz yetmiyormuş gibi, kendi cinsinin aklı ile de alay etmeyi kendi bireysel ve olabildiğince çıkarcı yaşamını en büyük disiplin haline getiren farklı ve ciddi araştırılması gereken bir tür haline gelmişiz…
Nasıl mı?
Hırsızın fotoğrafını “gurur duyduklarımız” diye baş köşeye asarak, onun hırsızlığını görecek gözlerimizi kör ederek. Bütün bunları yapanlara alkış tutarak, çevremizde ki tüm kuralları yok sayarak ve görmezden gelerek, gördüklerimize ses çıkarmayarak, kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyerek, yaşadığımız toprakları olabildiğince yağmalayarak, kirleterek yok ederek bir dünya düzeni kurmuşuz.
Helal olsun bize…
%30 imarlı arazimizde imar affını bahane ederek neredeyse imar durumumuzu % 100 e çıkartarak, sonra da kamusal alanı/mahalle parkını tel ile çevirip domates biber ekerek. Mülkünde odacıklar imal edip kaçak pansiyon işleterek, çöp konteynırlarına çöp dökmek yerine sokağa çöp atarak, kendi arazisine sınır lebi derya kamu arazisini çevirip özel mülk tabelası dikip gasp ederek, vatandaşının denize girebileceği alanlarda yeterli düzenlemeleri yapamadığı için en yakın tuvalete 300-500 m. mesafede öbek öbek çadır alanları kuranlara müsaade ederek Cumhuriyetimizin 100 ncü yılına doğru hızla ilerliyoruz…
Yaşasın bize…
Gelecek seçimleri değil gelecek nesilleri düşünen insanlardan oluşan idari kadrolarımız olmuş olsa idi sanırım bu tip asalaklarımızın sayısı daha az olacak ve dolayısı ile daha yaşanabilir daha mutlu bir hayatımız olacaktı.
İçim acıdı, yağmalanan, yağmalanmaya göz yumulan sahil bandımızdaki 2019 yılının Türkiye’sinde yaşayan bir yurttaş olarak gördüklerim karşısında.
Yağmalayanın, elbette suçu var ama ona göz yumanın onu kanatları altına alarak koruyan kollayan zihniyetin suçu hırsızın suçundan çok daha fazla maalesef.
Yerel ve mülki makam temsilcilerinin bunları görmezden geliyor olması bu ülke de yaşayan vergisini ödeyip, ısrarla kaldırımda yürümek isteyen, kırmızı ışıkta durup araca ya da yayaya yol veren kişisel çıkar hesaplarından ziyade kamusal alanın kamusal kullanımına daha yaşanabilir bir bakış kazandırmaya çalışan yurttaşı olarak içim acıdı içim…
Sonuç sevgili okur; bayram sonrası sakinliğinde güzel Ege’nin güzel bir kıyısında bunları görmek, bunları konuşmak üzse de bizi, halkımıza ve varlığımıza olan inancımız nedeni ile doğruların yanında yanlışların da karşısında olmaya devam edeceğiz.
Bayram tadında ama yağmalanmayan topraklarda, paraya, ranta kurban edilmeyen kıyılarda bayramlaşabilmek, huzurla gelecek nesillere bu toprakları emanet edebileceğimiz yarınlar dileğim ile…
Vahdi sarıkaya
[email protected]