Günlerdir kağıt kalem elimde; kitaplara, kütüphanelere sığmayan Cumhuriyeti ve onu bizlere armağan edenleri birkaç sayfaya nasıl sığdırsam, ne yazsam nasıl başlasam diye düşünüyorum.
Kuruluşun 100 ncü yılının büyük coşkusuna eşlik edemeyeceğim korkusu ile de hayıflanıyor, utanıyorum aslında.
Evet 100 yıl önce bu topraklarda ben yoktum, bu mücadelede ter de kan da dökmedim.
Fakat, dedelerimizin, babalarımızın ayak izlerinin henüz silinmediği, Samsun’da, Sivas’da, Erzurum’ da Çanakkele’de, Afyon’da, Eskişehir'de, İzmir’de, Ankara’da, tüm Türkiye’de; 19 Mayıs’larda, 23 Nisan’larda, 30 Ağustos ve 29 Ekim’lerde vardım, var olmaya da devam edeceğim.
Kurtuluş ve Kuruluşa giden yolun başlangıcı 19 Mayıs 1919’un 100 ncü yılında Samsun’da idim. Sanki 100 yıl önce o gemiden ben de inmiş, korkmadan, inançla, gururla, güvenle yürümüştüm.
İçimde yanan ateş ile, 19 Mayıs’ın Yüzüncü Yılından coşkuyla, daha bir gururla Samsun’dan Ankara’ya doğru bakmış, Cumhuriyetin Yüzüncü Yılını, 2023’ü hayal etmiştim.
Tam dört yıl içinde, yeni dünya düzeninin kan emici emperyalistlerini dize getirip, ateşi sönmüş, küllerinden, köklerinden bir Ulus, bir Millet yaratmıştı.
Bir yandan emperyalizme karşı Kurtuluş savaşları, bir yandan Padişah yönetimi yerine Millet yönetimi, bir yandan da eğitim ile tanıştırılan bir toplumun bilinçlendirilerek devrimlerle tanıştırılması.
Ümmetten, ümmetçilikten, Ulusa, Laikliğe uzanan bir çağdaş yol.
Küllerinden ve köklerinden tam bağımsız bir Ulus yaratmak birçok devlet için onlarca, yüzlerce yıl almış çoğu halen de başaramamıştır.
Büyük insan, ebedi Baş Komutanımız, Dünya Liderleri arasında bu nedenle farklı bir yere konulmasını sağlayan farklılığı, en büyük şansımız ve onurumuz Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüz.
Cumhuriyetin 100 ncü yılında Ankara’da olmanın heyecanı ile kutlayacağım bu büyük Bayramımızı.
Yaşadığımız Dünya’da Cumhuriyetin, Bağımsızlığın, Özgürlüğün değerlerinin her geçen gün daha iyi bir şekilde anlaşılır hale gelmesine rağmen; Cumhuriyet ve onun erdemlerine bilerek, isteyerek karşı çıkmak, onun laik, bağımsız ve özgürlükçü bireyler olarak barış ve huzur içinde yaşamak ve yaşatmak prensiplerinden vaz geçmek, vaz geçirmeye çalışmak ancak ve ancak ortaçağın karanlık dehlizlerinde kalan engizisyon rahipliğine ve onun köleliğine özenmekten başka bir şey değildir.
Evet, kurtuluş ve kuruluştan itibaren bize bahşedilen bu Cumhuriyetin erdemlerini tam kavrayamamış olabilir, işaret edilen muasır medeniyetlere ulaşma yollarında tökezlemiş olabilir, yeni yol arayışları bahanesi ile yoldan çıkıp ters yollara da sapmış olabiliriz zaman zaman.
Aynı hataları ikinci yüzyılda yapmayacağız, yaptırmayacağız.
Sınırlı hayatlarımızda, ikinci yüzyılın çocukları henüz doğmadılar, ama onları yetiştirecek sevgi, inanç ve ilkelerimiz canlılığını zerre kadar kaybetmeyecektir.
Bu nedenle her yıl coşku ile kutlamaya devam edeceğiz.
Çünkü bizim çocuklarımız bu cumhuriyete bizden daha çok inanıyor, inanacak ve çok daha fazla değer vereceklerdir.
Ve daha çok çalışacak, üretecek, ürettiklerini paylaşacak ve adaletin sadece bir kelime olmadığını göstereceklerdir.
Bu Cumhuriyet sadece bizim cumhuriyetimiz değil.
Bu cumhuriyet insana değer veren, yaşamın kutsallığına inanan, onurlu, dürüst ve mazlum ulusların da cumhuriyeti.
Bu Cumhuriyet, sözde savaşlarda ölen çocukların cumhuriyeti.
Bu cumhuriyet bir lokma yemek için karın tokluğuna çalıştırılan sömürgeleşmiş ulusların cumhuriyeti.
Halen kara Afrika diye isimlendirilen kıtanın, kara insanlarının cumhuriyeti.
Bu cumhuriyet bizim cumhuriyetimiz, hepimizin cumhuriyeti.
Coğrafyanın kader olamayacağını yedi düvele gösterdik. Göstermeye de devam edeceğiz.
Ve bu coğrafyanın asli unsuru olarak varlığımızı sürdürüyorsak bunun da tek dayanağı; ülke olarak, ulus olarak, millet olarak en büyük belki de tek gururumuz olan Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emaneti olan Türkiye Cumhuriyetidir.
“Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede bu büyük millet bayramını, daha büyük şerefle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm Diyene! "
Mustafa Kemal ATATÜRK
Hatırlarsınız, ATATÜRK'ün doğumunun 100. yıldönümü neden UNESCO tarafından neden kutlanması gerektiğini bir Sovyet delegesi açıklamıştı: "20. yüzyılda, hiç bir ülke bir Mustafa Kemal çıkaramadı ki."
Nice yüzyıllara ülkem. Nice yüz yıllara. En büyük bayramımız kutlu olsun