Aslında sancılı bir doğum süreci geçiren Kent Konseyleri oluşumu, doğumdan sonra ise ciddi sakatlanma ve yaralanmalar ile karşı karşıya kalmıştır.
Bu durum da ülkemizde, örgütlenme ve demokratik yaklaşımlar konusunda ki beceri ve becerisizliklerimizin ne kadar da bize özgü olduğunun bir göstergesidir.
Seferihisar Kent Konseyinin 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerden sonra gerçekleştirdiği 11 nci Seçimli Genel Kurul tartışmalarına İzmir 2. İdare Mahkemesi noktayı koymuş ve genel kurulu iptal etmiştir.
Yaklaşık iki yıldır tartışmaları bir türlü dinmeyen bu seçimli genel kurul mahkeme kararından sonra tekrar Seferihisar yerel gündeminde yerini almış ve tartışmalar alevlenmiştir.
Seçimli genel kurulda yer alan taraflardan biri olarak ben de; konu ile ilgili yazılanlara kısa bir yanıt vererek açıklık getirip, özellikle Seferihisar halkının doğruları bilmesi hususunda açıklamalarda bulunma gereği hissetmiş durumdayım.
SKK (Seferihisar Kent Konseyi) Seçimli Genel Kurulu ilçe halkının, sosyal ve kültürel etkinliklerde kullanabilmesi için İBB tarafından yaptırılıp Seferihisar halkının hizmetine sunulan, toplantı, konferans, çalıştay vb. etkinlikler için kullanılan Çağan IRMAK kültür merkezinde yapılmış olmasının; kenti kucaklamakla eş değer anlam taşımış olmasını öğrenerek bir yaşıma daha girdiğimi düşünüyorum.
Seferihisar belediyesinin bünyesinde yer alan kültür merkezi (düğün salonu)’nde yapılan etkinliklerin ise yanlı ve kenti kucaklayamayan etkinlikler olduğu (söz konusu yazıdan yaptığım) değerlendirmem ile şaşkınlığım bir kez daha artıyor ve adalete kafa tutan yazıda SKK nın somut olarak yaptığı tek işin seçimli genel kurulu; Çağan IRMAK salonunda yapma becerisi olduğu bilgisini ediniyorum.
Yazının başlangıç kısmında “sataşma” konusu çok ilgimi çekiyor. Yazıma itibar etmeyen tüm okuyuculara genel kurulun video kayıtlarını verebileceğimi belirtiyorum. Kimin yanlış/yalan ya da asılsız bilgilendirmeler yaparak kulis yapmaya, taraftar toplamaya, kent halkını kandırmaya çalıştığını öğrenmesini isterim.
İlave etmem gerekir ise: Okuryazar olup ve yaşadığı topraklarda kendini sorumlu hisseden her yurttaşımız bilir ki; Yapılacak genel kurullara, genel kurul temsilcilerine (delege) davetiye çıkartılır ve davete icabet edip etmediği de hazırlanan bir listede imzası ile teyit edilir buna da “Hazirun Cetveli” denir. Bu cetvel de genel kurulun başlangıç saatinden önce imzaya açılır, imzası alınanlar gerekli belgelerini göstermek durumundadırlar ve mevzuatın gerekliliği sağlandığı zaman bu liste oluşan divan heyetine teslim edilir Genel kurulun uzaması, delegelerin salondan ayrılması hususu “usul” hatasına neden olmaz, zemin hazırlamaz. Bu husus bu kadar açık ve nettir bunu neredeyse sokaktaki her yurttaşımız bilir iken İzmir 2 nci İdare Mahkemesinin “usul” hatasından dolayı iptal kararına kafa tutmak nasıl bir zihniyetin anlayışıdır, inanın anlayamadım.
Yazının ilerleyen paragraflarında ise ciddi bir sataşma vardır. O da; konuyu yargıya taşıyan bir parti teşkilatının temsilcisinin yolunun kent konseyine hiç düşmemesi ve bu nedenle konuyu yargıya nasıl taşıma becerisine eriştiği şeklinde lümpence bir yaklaşımdır.
Gerçekten de çok ayıp çok. Yolu kent konseyine düşenler, düşmeyenler, düşemeyenler, düşürmeyecekler vb. gibi kent sakinlerinin bir istatistik ve ayrımcılığını yaptınız mı? Yapmış olmalısınız ki böyle bir yargılama yapabiliyorsunuz. Lütfen bu listeleri yayınlayın da kimi/kimleri fişlediğinizi biz de görmüş öğrenmiş olalım…
Bu kentin topraklarından ekonomik çıkarım elde edip başka bir kentin topraklarında yaşamak nasıl bir sevgidir bu konu ise biraz açık kalmış ya da benim algılamam dışında kalmış sevgi, sevilme gösterisidir.
Omuzlarındaki ataleti atamayanlardan adaleti yüceltmelerini beklemek çok yanlıştır…
Vahdi SARIKAYA