Bugün toplumda yeri olan bir birey olarak, cumhuriyetimize duyduğum sonsuz minnetle bu yazıyı yazabiliyor olmamın temelleri tam yüz yıl öncesine dayanıyor.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte başlayan toplumsal reformlar belki de en çok, Cumhuriyetten önce ikinci sınıf vatandaş olarak görülen kadınları etkilemiştir.
Kadınların toplumsal bireyler olarak yerlerini almalarını uygarlığa giden bir yol olarak gören ve kadının ikinci sınıf vatandaş olarak değersiz görüldüğü bir toplumun kalkınamayacağını bilen Atatürk, Cumhuriyet öncesinde ve sonrasında kadının sosyal, ekonomik, hukuki ve siyasal durumunu düzeltmek için çok önemli reformlar yapmıştır.
Atatürk, ülkenin kalkınmasının ancak kadınların erkeklerle aynı düzeyde toplumda yer alacağı bir düzende mümkün olacağına inanıyordu. Bu inançla Cumhuriyet, ilk kadın avukatı, hakimi, ilk belediye meclisi üyesini, diş hekimini, doktoru, pilotu, diplomatı, kadın milletvekilini yetiştirmiştir.
Kadınların seçme ve seçilme haklarını elde etmeleri de kadın-erkek eşitliğinin sağlanması bakımından önemli bir dönüm noktasıdır.
Türk kadınlarının hak ve hürriyet bayrağı olan “Medeni Kanun”, Atatürk’ün kadın konusundaki uygulamalarının en önemlilerinden biridir. 4 Nisan 1926 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren Medeni Kanun’un kabulüyle birlikte, çok kadınla evliliğin yasaklanması, evliliğin resmi makamlarca onaylanması (resmi nikâh), boşanma konusunda kadın ve erkeğe, miras konusunda kız ve erkek çocuklara eşit haklar tanınması gibi, aile hayatına ilişkin düzenlemelerle, aile yaşamının ve bireyler aslındaki ilişkiler çağdaş bir hayat tarzına uygun hale getirilmeye başlanmıştır. Hukuk alanındaki bu önemli değişiklik, Türk kadınının büyük bir zaferi olmuştur.
Temennimiz ve gayretimiz Cumhuriyetle birlikte Türk kadınına verilen değerin günümüzde de örnek olması, kadının toplumda daha fazla yer almasının desteklenmesidir. Cumhuriyetimizin 100. Yaşı kutlu olsun.