Çok özel konulara değinen Kocaoğlu, “Benim devrettiğim belediye çok güçlü bir belediyeydi! İzsu dönemin Türkiye’deki en güçlü ve başarılı kurumuydu.” dedi. Değerli açıklamaların yanı sıra yaptığımız keyifli röportajı sizlerle paylaşmak için heyecanlanıyoruz!Kocaoğlu emeklilik hayatını şöyle anlattı; “Biraz yürüyüş, spor yapıyoruz. Yazın yüzüyor kışın yürüyoruz. Kitap okuyor film izliyor haberleri takip ediyoruz. Çoluk çocuk, torunlarımızla; akşamüzeri saatleri burada arkadaşlarımızla güzel vakit geçiriyoruz. Haftada bir gün iş yerime gidiyorum. Günlerimiz böyle geçiyor, tabii seçimden seçime de parti için çalışıyoruz.”Aktif olarak siyasette yer alan kişiler gelip sizden fikir istiyor mu?
“ Arkadaşlar gelip bir şey sorarlarsa bile bildiğim kadarıyla düşüncelerimi söylüyorum. Sormazsa da konuşmuyoruz, çünkü sorulmayan sözün bir yararı olmadığını düşünüyorum. Biz 15 yıl boyunca görevimize layık olmaya, elimizden geleni yapmaya çalıştık. Belediye Başkanlığını bıraktıktan sonra İzmir’in hemen hemen tamamında çok büyük teveccühü görüyoruz, arkadaşlar sağolsunlar. Bu da 15 senelik görev süremiz boyunca doğru çalıştığımızı, il ve ilçelerimiz yararlı olmaya çalıştığımızı, en azından iyi niyetli olduğumuzu İzmirli hemşerilerimizin anladığını gösterir. Bundan dolayı mutluyuz.”Sizin görev sürecinizdeki ve şimdiki belediye yöneticiliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“ Şimdiki belediye başkanlarımıza başarılar dilemekten başka diyeceğimiz bir söz yok. Herkes kendi dönemine, koşullarına ve öncelik sıralamalarına göre farklı bir yol izliyor. Ben şuna inanıyorum; bir belediye başkanı öncelikle aklı ve bilimi rehber almalıdır. Planlamaya, stratejik planlamaya, planlı gelişmeye ve kalkınmaya inanıp uygulamalı. Hayal kurmak güzel bir şey ama hayalperest olmayacak. Büyük imkanlar ve planlar varsa uğraşabilir ama esas olan kentin ihtiyaçlarına yönelik öncelik sıralamasıyla belediyeye düşen görevleri yerine getirmesidir. Bu öncelik sıralaması doğru yapılmalıdır çünkü kentin ihtiyaçları en kısa sürede, en doğru şekilde ve bilimsel yöntemlerle giderilmelidir. Öncelik sırası doğru ve bilimsel bir şekilde yapılmazsa kaynakların israfına neden olursunuz. Bütün belediye başkanları el yordamıyla da olsa bilinçli de olsa kentin kalkınması ve gelişmesi için projeler yaparlar uygularlar. Benim farkım Ona göre göre projelerini geniş siyasi ve mesleki tecrübemden dolayı, yalnızca belediye kurumu olarak yerine getirmemiz gereken sorumluluklar değil kendimizi İzmir’in kalkınmasından da sorumlu addedip ona göre projeler tasarlamamızdı. İzmir’in kalkınması, ekonomiye en önemlisi İzmir’in vatandaşlarına olacak faydaları düşünerek çalışmalar yürüttük.”Sizin döneminizde il genelinde nüfus başta olmak üzere birçok konuda değişiklikler mevcuttu. Halk arasında dolaşan “Belediyenin kasası doluydu.” ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Öyle bir şey yoktu. Ben görevi devraldığım zaman İzmir Büyükşehir Belediyesi Türkiye’nin en borçlu belediyelerinden biriydi. Ancak Ahmet Piriştina, Sosyal Sigortalar Kurumu’na, Vergi Dairesi’ne veya şahıs bir kuruluşa borçu yoktu. Büyükşehir Belediyesi’nin borcu hazineyeydi. Çünkü metro gibi büyük yatırım gerektiren projeler hazine kredisiyle yapılmıştı. Belediye borcu ödemeyince devlet ödemeyi yapıp hazineden bizim hesabımıza borç yazıp faizle ödeme alıyordu. 1 katrilyon 804 trilyon liralık olan borç, bizler tarafından 13 milyar TL olarak ödendi. Ödemeyi yaptıktan sonra kendi projelerimizi de hayata geçirdik, İzmirlilere de bu durumu anlattık, sağ olsunlar onlar da bize zaman verdiler ve beklediler. Bütçemiz toparlandığında hazırlamış olduğumuz stratejik planımızla önceliklerimizi belirledik ve projelerimizi yapmaya başladık. 2019 yılında İZSU hiçbir borcu olmayıp kendi yatırımlarını yapan, Türkiye’nin en güçlü ve güvenilir şirketiydi. Biz böyle teslim ettik. Daha sonrasında pandemi süreci yaşandı, elbette bu süreçte bir daralma yaşanmıştır fakat İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin durumu, bütçesi, personel yeterliliği ve ekonomik yapısı bu gibi olayları her zaman karşılayabilecek bir güçteydi. Ondan sonra ne oldu bilmiyorum, görevi bırakınca hiçbir personele bu nedir diye sormadık.
Elbette bizlerden sonra göreve gelen arkadaşlarımız işlerini doğru yapmak üzere geldiler, bu amaçla görev yapıyorlar. Kolaylıklar diliyorum ama benim devrettiğim belediye son derece güçlü bir belediyeydi. Hele ki İZSU devlet veya özel sektör fark etmeksizin Türkiye’nin en güçlü ve başarılı kurumdu.”
Döneminizde yürüttüğünüz küçükbaş hayvancılığına destek projeleriniz halen konuşuluyor. Bu süre zarfında tekrar bir çalışma yapılır mı?
“Biz görev dönemimizde, 2004-2005 yıllarında 5 yıllık stratejik plan yaptık. Her yıl revize ettik, üç defa stratejik plan yaptık. Bunun yanı sıra bölge kalkınma planları yaptık. Küçük Menderes- Yarımada- Bakırçay Gediz Kalkınma Planı’nı yapmıştık. Tüm tasarımlarımızı altı ciltlik bir çalışmada, Türkiye’nin en eski , en kıymetli bölge ve şehir planlayıcılarından biri olan danışmanımız Prof. Dr. İlhan Tekeli’ye sunduk. Tamamı kayıt altında olan bu çalışmalarımızla, Gazeteci kardeşimiz Gönül Soyoğlu ile Çete isimli bir kitap çıkarttık. Daha sonrasında belediyeye yapılan operasyon, savcının iddianamesi, suçlamalar ve beraat kararı gerekçeli benim savunmamdan oluşan bir kitap ortaya çıktı: “Kumpas”. Belediye Başkanlığını bıraktığımda basın danışmanımız Reşat Yürük “Aziz” isimli bir kitap yazdı. Bu kitapta 15 yıllık görev sürecimizin ana hatları, felsefemiz; insana, hayata nasıl baktığımızı anlatılmıştı. Bu bir toparlama kitabıydı. Yeni neslimiz bunlara bakıp incelerlerse fikir edinmiş olurlar.”
Bizlerle siyasi tecrübelerini paylaştığı, bizlere vakit ayırdığı ve kendimize kazandırmış olduğu güzellikler için kendilerine teşekkür ediyoruz.
“ Arkadaşlar gelip bir şey sorarlarsa bile bildiğim kadarıyla düşüncelerimi söylüyorum. Sormazsa da konuşmuyoruz, çünkü sorulmayan sözün bir yararı olmadığını düşünüyorum. Biz 15 yıl boyunca görevimize layık olmaya, elimizden geleni yapmaya çalıştık. Belediye Başkanlığını bıraktıktan sonra İzmir’in hemen hemen tamamında çok büyük teveccühü görüyoruz, arkadaşlar sağolsunlar. Bu da 15 senelik görev süremiz boyunca doğru çalıştığımızı, il ve ilçelerimiz yararlı olmaya çalıştığımızı, en azından iyi niyetli olduğumuzu İzmirli hemşerilerimizin anladığını gösterir. Bundan dolayı mutluyuz.”Sizin görev sürecinizdeki ve şimdiki belediye yöneticiliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“ Şimdiki belediye başkanlarımıza başarılar dilemekten başka diyeceğimiz bir söz yok. Herkes kendi dönemine, koşullarına ve öncelik sıralamalarına göre farklı bir yol izliyor. Ben şuna inanıyorum; bir belediye başkanı öncelikle aklı ve bilimi rehber almalıdır. Planlamaya, stratejik planlamaya, planlı gelişmeye ve kalkınmaya inanıp uygulamalı. Hayal kurmak güzel bir şey ama hayalperest olmayacak. Büyük imkanlar ve planlar varsa uğraşabilir ama esas olan kentin ihtiyaçlarına yönelik öncelik sıralamasıyla belediyeye düşen görevleri yerine getirmesidir. Bu öncelik sıralaması doğru yapılmalıdır çünkü kentin ihtiyaçları en kısa sürede, en doğru şekilde ve bilimsel yöntemlerle giderilmelidir. Öncelik sırası doğru ve bilimsel bir şekilde yapılmazsa kaynakların israfına neden olursunuz. Bütün belediye başkanları el yordamıyla da olsa bilinçli de olsa kentin kalkınması ve gelişmesi için projeler yaparlar uygularlar. Benim farkım Ona göre göre projelerini geniş siyasi ve mesleki tecrübemden dolayı, yalnızca belediye kurumu olarak yerine getirmemiz gereken sorumluluklar değil kendimizi İzmir’in kalkınmasından da sorumlu addedip ona göre projeler tasarlamamızdı. İzmir’in kalkınması, ekonomiye en önemlisi İzmir’in vatandaşlarına olacak faydaları düşünerek çalışmalar yürüttük.”Sizin döneminizde il genelinde nüfus başta olmak üzere birçok konuda değişiklikler mevcuttu. Halk arasında dolaşan “Belediyenin kasası doluydu.” ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Öyle bir şey yoktu. Ben görevi devraldığım zaman İzmir Büyükşehir Belediyesi Türkiye’nin en borçlu belediyelerinden biriydi. Ancak Ahmet Piriştina, Sosyal Sigortalar Kurumu’na, Vergi Dairesi’ne veya şahıs bir kuruluşa borçu yoktu. Büyükşehir Belediyesi’nin borcu hazineyeydi. Çünkü metro gibi büyük yatırım gerektiren projeler hazine kredisiyle yapılmıştı. Belediye borcu ödemeyince devlet ödemeyi yapıp hazineden bizim hesabımıza borç yazıp faizle ödeme alıyordu. 1 katrilyon 804 trilyon liralık olan borç, bizler tarafından 13 milyar TL olarak ödendi. Ödemeyi yaptıktan sonra kendi projelerimizi de hayata geçirdik, İzmirlilere de bu durumu anlattık, sağ olsunlar onlar da bize zaman verdiler ve beklediler. Bütçemiz toparlandığında hazırlamış olduğumuz stratejik planımızla önceliklerimizi belirledik ve projelerimizi yapmaya başladık. 2019 yılında İZSU hiçbir borcu olmayıp kendi yatırımlarını yapan, Türkiye’nin en güçlü ve güvenilir şirketiydi. Biz böyle teslim ettik. Daha sonrasında pandemi süreci yaşandı, elbette bu süreçte bir daralma yaşanmıştır fakat İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin durumu, bütçesi, personel yeterliliği ve ekonomik yapısı bu gibi olayları her zaman karşılayabilecek bir güçteydi. Ondan sonra ne oldu bilmiyorum, görevi bırakınca hiçbir personele bu nedir diye sormadık.
Elbette bizlerden sonra göreve gelen arkadaşlarımız işlerini doğru yapmak üzere geldiler, bu amaçla görev yapıyorlar. Kolaylıklar diliyorum ama benim devrettiğim belediye son derece güçlü bir belediyeydi. Hele ki İZSU devlet veya özel sektör fark etmeksizin Türkiye’nin en güçlü ve başarılı kurumdu.”

“Biz görev dönemimizde, 2004-2005 yıllarında 5 yıllık stratejik plan yaptık. Her yıl revize ettik, üç defa stratejik plan yaptık. Bunun yanı sıra bölge kalkınma planları yaptık. Küçük Menderes- Yarımada- Bakırçay Gediz Kalkınma Planı’nı yapmıştık. Tüm tasarımlarımızı altı ciltlik bir çalışmada, Türkiye’nin en eski , en kıymetli bölge ve şehir planlayıcılarından biri olan danışmanımız Prof. Dr. İlhan Tekeli’ye sunduk. Tamamı kayıt altında olan bu çalışmalarımızla, Gazeteci kardeşimiz Gönül Soyoğlu ile Çete isimli bir kitap çıkarttık. Daha sonrasında belediyeye yapılan operasyon, savcının iddianamesi, suçlamalar ve beraat kararı gerekçeli benim savunmamdan oluşan bir kitap ortaya çıktı: “Kumpas”. Belediye Başkanlığını bıraktığımda basın danışmanımız Reşat Yürük “Aziz” isimli bir kitap yazdı. Bu kitapta 15 yıllık görev sürecimizin ana hatları, felsefemiz; insana, hayata nasıl baktığımızı anlatılmıştı. Bu bir toparlama kitabıydı. Yeni neslimiz bunlara bakıp incelerlerse fikir edinmiş olurlar.”
Bizlerle siyasi tecrübelerini paylaştığı, bizlere vakit ayırdığı ve kendimize kazandırmış olduğu güzellikler için kendilerine teşekkür ediyoruz.