Genç ve başarılı girişimci Türer; başarı hikayesi, sektörün durumu ve deneyimlerini Aktuel Business’a anlattı. Verdiği bilgilerin yansıra; peynir, yoğurt, dondurma üretim tesisi ve keçi, koyunların yetiştirildiği çiftliği gezdiren Türer; “Seferihisar’da mandıracılık bitiyor mu?” sorusu üzerine açıklamalarda bulundu. Özenle hazırladığımız röportajımızdan keyif alacağınıza eminiz…
Batuhan Türer sözlerine şöyle başladı; “Ben Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümü mezunuyum. Yaklaşık 3 yıldır fabrikanın içerisindeyim, tabii ki çocukluğum burada geçti, hep süt sektörünün içindeydim. Şirketlerimizin süt bölümüyle ilgilendim, çocukluğumda buraya hep gelirdim, ürünün nasıl yapıldığı nasıl hazırlandığına dair bilgiliyim çünkü işin ilk önce hamallığını yaptım. daha sonrasında şirketimizdeki plasiyerler ile geze geze müşterilerimizi, sektörü ve ticaretin nasıl yapıldığını öğrendim. Babamın bu konuda fazla eğitici olmasıyla birlikte küçüklük yaşlarımdan beri hep sektörün içindeydim. Baharat da kürek atıyorduk, mandırada önlüklerimizi giyip üretime giriyorduk, sevkiyat yapıyorduk, süt maya alıyorduk…”
“Herkesin kendini farklı bir yerde gördüğü, hayal ettiği bir meslek vardır. Aslında ben ticarete girdiğim zaman bu işi sevdim. Belirli bir yaşa geldikten sonra daha çok hoşuma gitti çünkü kendi kreatifliğini kullanıp kendine ait bir şeyler yapabiliyorsun. Genç olarak bir girişimde bulunmak ve ailenin desteğini almak çok önemli çünkü o destek yapılan işi, işi yapan kişiye sevdiriyor. İşi sevme hikayem ise şöyle başladı; babam burada kurduğu bir tavuk çiftliğini üretimi, satışı ve sermayesi de dahil olmak üzere hiçbir müdahalesi olmadan bana devretmişti. Tabii o zamanlar ben 17-18 yaşlarında üniversite sınavlarına hazırlanan bir öğrenciydim. Tabi daha önce babamın da benim de yapmadığımız bir işte tavukçuluk… Hiçbir bilgim yoktu sadece kendimize, eve yetecek kadar yumurta almayı biliyorduk. O zaman 1000 tane tavuk aldık. 1000 yumurtayla başladığım o işte bir süre sonra müşterilerime yumurta yetiştiremeyip dışardan fason yumurta aldığım zamanları yaşadım. Daha o zamanlar sürekli insanlarla görüşüp yeni bilgiler toplayarak işin rasyonlarını, ödeme planlarını, müşteri ilişkilerini, muhasebeyi öğrenerek kendimi eğittim. Aslında 17-18 yaşındayken ben kendi işimin sahibi olmuştum. Eş zamanlı diğer işlerimizi de yürütüyorduk tabii ki ama o dönem kendim alıp kendim verince, kimsede karışmayınca cebimdeki paranın hesabını yapmaya başlamıştım. Bunu ilerletip bir yere getirmekte tabii ki mutlu ediyor, ben ilk o zamanlar sevmiştim; kazanmak, ticaretle uğraşmak hakikaten çok keyifli bir şey… Herkesin olduğu gibi benim de çocukluk hayalim vardı; asker, pilot olmak istiyordum. Sporcuydum, çok uzun süre spor yaptım. 15 sene kadar profesyonel basketbol oynamıştım. Aslında hayallerimden biri de buydu, hayatımın geri kalanını spor olarak görüyordum. Şu an aktif olarak halen oynuyor, 3 yıldır box ve atletizmle ilgileniyorum, Türkiye’de derecelerim var. Çok uzun zamandır sporla ilgileniyorum, basketbol, futbol, tenis, atletizm gibi birden fazla alanla ilgileniyorum. Aslında her şey 12-13 yaşlarında iken başladı. Ben çiftliğe gelir, “3 tane keçi öksürdü, 2 tane keçi uyuyor” diye babama söylerdim, babam da bana 20 lira verirdi. Sığacık’ta hafta sonları amcamların bahçesinde çapa yapardım, çapa karşılığı bana 7/8 lira yevmiye verirlerdi. Çocukluğumdan beri hafta sonları, okuldan sonraki vakitlerde hep bir şeyler yapıyordum. Hiç durmadım bugüne kadar, hep üretimin içindeydim, sahadaydım.“
İZSİAD Üyesi Türer, çiftlikte ve fabrikada yaptıkları işleri şu şekilde anlattı;
“Biz şu an süt be süt ürünlerinde peynir ve peynir grubu, dondurma ve dondurma grubu üretimini yapıyoruz. Çiftliğimizde keçi ve koyunlarımızla küçükbaş hayvancılığı yapıyoruz, zeytin ve mandalina ağaçlarımızla tarım yapıyoruz. Bir de asıl işimiz olan baharat sektöründe varız. Baharat sektörümüzü yalnızca yurt dışı ihracatıyla geçiriyoruz. Bugüne kadar iç piyasaya hiç girmedik. Süt ve süt ürünlerini ise sadece iç piyasada değerlendiriyoruz.
Niş olarak peynir ve baharat üzerindeki çalışmalarımızı çok uzun zamandır yürütmekteyiz. Benim şöyle bir şansım oldu; babam küçüklüğümden beri bana hep güvendi. 4 ay kadar Malta’da dil eğitimi aldım. Bir sene sonra İngiltere’de 4 ay kadar kaldım. Babamın beni denemesi, testi miydi bilmiyorum ama İngiltere’den döndükten hemen 1 hafta sonra Rusya’ya bir fuara gönderdi. Ben Rusya’da ilk işimi bağlamıştım ve o dönem de ben henüz 18 yaşlarımdayken Rusya’ya peynir satmıştık. O yaşlarımdan beri her zaman iş bağlamında insanlarla sohbet eder onları ikna etmeye çalışırdım. Karşılarında gördükleri 18 yaşındaki çocuğa güvenmek her ne kadar zor olsa da, genç yaşımda hem okuyup hem gezmem bana her alanda tecrübe kazandırdı.”
Türer, ilçenin geçmiş dönemlerde en önemli geçim kaynaklarından biri olan mandıracılığın günbegün yok olması halkında;
“Ben küçük yaşlarımda Sığacık’ta elimde balıkla koşarken babam anlatırdı; ‘Oğlum burada 8/9 tane mandıra var, bizim hatta Seferhisar’ın geçim kaynağı budur…’ Babam benim yaşlarımda hatta benden saha küçükken keçi, koyun, inek bakıyormuş. O anlattığı günlere kıyasla bugün Seferihisar’da hem hayvan hem de süt üretimi oldukça azaldı. O dönemlerde belki 9 tane mandıra varken bugün yalnızca 1/2 tane… Günümüz ekonomik şartlarının beraberinde getirdiği pahalılık ve zeminin, alanın uygunluğu üreticilerin bu işi tercih etme sürecini büyük oranda etkiliyor. Örneğin Kiraz ve Bayındır bölgesi bu iş için daha elverişli şartlara sahip. Seferihisar biraz daha turizm bölgesi haline geldi. Bu işin bütçe ayırdığı en önemli konulardan biri lojistik. Lojistik anlamında burada çok fazla şirket yok bu nedenle ürün sevkiyatı çok yapılmıyor. Sevkiyat için geri dönüşlerinde iş bulamayan insanlar buraya normalden çok daha pahalıya geliyor. Kendi bölgemizde süt üretimi azaldığında mecburen dışarıdan süt almak zorunda kalıyoruz. Bu durumda dışarıda 1 TL maliyetli üretim yapılıyorsa bize ürün 2 TL daha pahalıya gelmiş oluyor. Bu da bizim satış rakamlarımıza yansıyor, bölgede pahalı kaldık. Artık ufak rakamlar değil daha büyük rakamların değişiklik gösterdiğini görebiliyoruz. Bundan dört sene önce bir teneke peyniri 250 TL’ye satıyorduk, şu an aynı ebatlarda 18 kilogramlık peynir 4000 TL civarı… Arada çok ciddi bir artış var. Tabii sürecin getirdiği bir sonuç; insanların alım gücü de düştü.
Aslında kendi jenerasyonumdaki insanlara göre göre daha şanslıydım. Ben çok fazla insanla tanıştım, ortaklık yaptım, hayatıma çok fazla insan girip çıktı. Genç yaşta her biri bana bir deneyim kattı. Her zaman o dönem ki konjonktüre göre hareket ettik. Genelde peynircilik sektöründe her zaman stokla çalışılır, biz şirketimizin davranış tarzını konjonktüre göre ayarlayıp hiçbir zaman stokla çalışmadık. Her zaman taze ürünle çalıştık, müşterilerimizle her daim el ele edeydik. Gider oturur konuşurduk, içerisinde bulunduğumuz olumsuz koşulları nasıl atlatırız beraber çalışır karar verirdik.
Bugün firmamız Kecheese adına konuşacak olursak şunları rahatlıkla söyleyebilirim: Çok fazla bayisi olan ve aidiyet duygusuyla, kendi şirketleri gibi gördükleri ilişkiler kurduk. Dolayısıyla onlar da kendi ürünleriymiş gibi kolluyoruz. Biz ekstra müşteriler almadık kendi müşterilerimizi büyütüyoruz. Bakıldığında bugün Gaziantep’te de bayiliğimiz var, Bodrum, Muğla, Antalya, Fethiye gibi bölgelere de İzmir’de ki ilçelere de dağıtım yapıyoruz. Sığacık’ta var olan dükkanımızda fabrikamızda ürettiğimiz her ürünün satışını yapıyoruz. Peynirlerimiz, dondurmamız, baharatlarımızla sürdürdüğümüz bu satış, koruyabildiğimiz taktirde bizlerin başarısı…
Sektörde tanıştığım her insan bana başka bir şey öğretti. Biz ‘Hırsız sütün içindedir.’ deriz. Bu sözün anlamı ise randımanın ve üretimin süte bağlı olduğudur. Bir gün yükselir, bir gün azalır… Hepimizin birbirine bir şeyler öğrettiği, aktardığı bir iş ağımız var. “ dedi. Genç girişimci Türer sözlerine şöyle devam etti; “ İyi mi yaptık kötü mü yaptık bilmiyorum ancak biz ekibimizi alttan yetiştirdik. Örneğin paketlemede ki personeli yetiştirip ustabaşı yaptık. 35 yaşında ustamız olunca daha heyecanlı, durdurulması zor oluyor. Bu durumunda şöyle bir avantajı oluyor; gittiğim yurt dışı gezilerinde gördüğüm, tattığım bir peyniri Türkiye’de ki bir peynirle birleştirip denemek istediğimde 50/60’lı yaşlardaki peynir ustası ‘Olmaz öyle şey!’ diyor. 35 yaşında ki ustam da ‘Olur, deneyelim.’ diyor. Böylece ülkede hiç üretilmeyen, bilinmeyen ürünler de yapmış oluyoruz. “
“Sektörde ihracat ne durumda?”
“Peynir alanında özellikle Arap ülkelerinde çok fazla rağbet var. Örneğin bu yılın ilk 5 ayında geçen seneye oranla %25’lik bir artış oldu. bunun en önemli sebeplerinden biri Türkiye’deki fabrikaların modernleşmesi. Eskisi gibi birkaç çeşit peynir üretip depolayıp satmak gibi bir vizyon yok. Makineleşme, otomasyon bizlere Avrupa standartlarını sağladı. Dolayısıyla Türkiye daha cazip bir hale geldi. Şu sıralar bizim sütümüz yurtdışına göre biraz pahalıya geliyor evet bu bağlamda ihracat biraz yavaşladı. Ancak geçen seneye göre kıyaslandığında bir fabrika süt almak istese dahi bulamıyordu. Herkes süt alabilmek için sıraya giriyordu. Bizim öngörümümüz artışın daha fazla olmasıydı çünkü Çin’e ihracat açıldı, eğer Avrupa Birliği onayı alırsanız Avrupa birliğine satış yapabiliyorsunuz. Gittiğimiz fuarlarda da gördüğümüz ilgiden anlayabileceğimiz gibi bunların tamamı yeni pazarlar yaratıyor. Örneğin bir Hollanda peynir çeşidi olan Edam Peyniri’ni biz kendi fabrikamızda sadece maya kullanarak üretiyoruz. “
Çiftlikteki hayvanlar üzerine konuşan Türer şu bilgileri aktardı; “Şu an keçicilik Çanakkale tarafında yaygın. Bizler de genellikle bu bölgeyle görüşüyoruz. Bir dönem Hollanda’da ithalat yapılıyordu, örneğin Çanakkale taraflarında o ırklar da var. Biz bu ırklara zanen diyoruz. Mesela biz de burada zanen bakıyoruz. Bu tür ırklar farklı ülkelerden getirilip Türkiye’de yetiştirilerek artık Türkiye’nin de geneline yayılmış durumda. Örneğin bizim bu girişimimiz o dönemde Pakistan ile ilk defa hayvan ticaretine vesile oldu. Pakistan hükümeti bizlerle iletişime geçtiği ve hayvan ihracatımız sonucunda kendi vatandaşlarına bu hayvanları dağıtarak ülkedeki zanen yetiştiriciliği arttırmayı hedeflediler. Bu örnek bizim yetiştiricilik konusunda başarılı olduğumuzu gösteriyor. Bu ürünün ne yazıkki şöyle bir sıkıntısı var; keçinin pazarı daraldı. En büyük sebeplerinden biri çiftçilerin personel bulamaması, yüksek maaş başta olmak üzere masrafları karşılayamaması… Ülkemizde bu işi yapan insanlar genelde ortalama 200 keçi ile ticaret yapıyor ve bu süreci ailesiyle birlikte yürütüyor. Bir süre sonra yeni nesil bu işi yapmak istemiyor, ya hayvanları ya arsayı satıp gidiyorlar. Geliştirilen yeni teknolojilerle daha çok hayvana daha az insanın bakması mümkün iken ne yazıkki ülkemizde bu türden bir çalışma bulunmuyor…”
“Türer A.Ş.’nin yeni hedefleri ve çalışmaları neler olacak?”
“Biz yaklaşık 1 yıl önce Hindistan’da ki bir firmayla ortaklığa başladık. Bu firma dünyanın en büyük ekstraksiyon şirketi. Parfüm, çikolata gibi birbirinden farklı sanayi sektörlerinde, Hindistan merkezli çalışmalar yürütüyorlar. Biz alım satım yapmak üzerine değil güçlerimizi birleştirmek adına ortaklık kurduk. Örneğin Türkiye’de yetiştirilen bir bitki Türkiye’den başka bir yerde yok şayet varsa da aynı kalitede değil. Bizim de üzerine çalıştığımız kekik alanında özellikle Türk kekiği istiyorlar. Dolayısıyla kekik, adaçayı gibi ürünlerde bize yöneliyorlar, bizler de yurtdışına rahatlıkla pazarlayabiliyoruz. Gittiğimiz fuarlarda da bu talebi görüyoruz.
Önümüzdeki 5 yıl içerisinde istediğimiz 1-2 farklı pozisyona gelmeyi hedefliyoruz. Ciddi bir efor sarf ediyor, sürekli yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerine gidiyoruz. Fuarlar ve ürünler konularında karşı taraflarla işbirlikleri yapıyoruz. Türk ürünlerini daha fazla markalaşmaıp yurtdışına pazarlayabileceğimiz bir noktaya gelmek istiyoruz.”
Yaptıkları üretimle Seferihisar’ı müşterilerine duyuran TÜRER A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Batuhan Türer, sözlerini şöyle sonlandırdı; “Her zaman sorarlar ‘Çok gezen mi, okuyan mı bilir?’ diye… Ben ikisini eş zamanlı tecrübe ettim. Gezmek, görmek bana çok fazla insan, kültür tanıma fırsatı verdi. Okuduğum bölüm bana her zaman insanları ikna etme ve pazarlama yeteneğini kazandırdı. Okurken bu öğrendiklerimizi hayatımızın neresinde kullanacağımızı sorgulardık, şimdilerdeyse yaşadığımız her şeyden ders çıkartıp yapbozun tüm parçalarını birleştirince doğru yolu bulup kazanabiliyorsunuz.”
Ekibimizi ağırlayan Sevgili Batuhan Türer‘e teşekkür ediyor girişimcilik faaliyetleri ve çalışmalarından dolayı kendilerini tebrik ediyoruz .