Takdir Ediyorum. Evet ben bu hükümeti gerçekten tebrik ve takdir ediyorum. Çok zekiler.
Bir gündem ancak böyle değiştirilebilirdi. Ülkede çığ gibi büyüyen hükümet karşıtı tepkiye ancak böyle bir şaşırtmayla cevap verilebilirdi.
Ülkede demokrasiyi tüm dünyada tartışılır hale getir ve sonra kalk demokrasi havarisi ol çık ortaya. Sen Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayını ve doğudan, batıdan birçok belediye başkanı ve birim müdürlerini, meclis üyelerini al, birtakım ‘Ben böyle duydum’ demekten başka bir bilgisi olmadığı söylenen gizli tanıklarla Silivri zindanına gönder, sonra milletin karşısına çık ‘Bakın ben ne kadar demokrasi aşığı bir idareyim’ deyip PKK terörünü bitirme iddiasını ortaya at, insanların kafasını karıştırıp gündemi değiştir.
Bizimki gibi zorlu ve kanlı bir coğrafyada barışı istememek, ancak akli dengesi bozuk birinin söyleyebileceği bir şeydir.
Ancak……
Demezler mi adama 86 milyonluk bir ülkenin gündemini bir anda değiştirip, bir de bu kadar suret-i haktan görünüp ülkedeki açlık sınırının altında yaşayan, her türlü hak ihlali nedeniyle zindanlarda kıvranan milyonlarca insanın kafasını nasıl bu kadar hızla karıştırabiliyorsun diye. Senin 22 yıl önce devraldığın ülkede sadece bir yılda 6 şehit vardı ve onlar da aracın devrilmesi ile şehit olmuşlardı. Yani kurşunla değil. Anladınız mı? Sizin ülkeyi devraldığınız tarihte PKK bu ülkenin tek bir evladına kurşun sıkamayacak kadar bitikti. Derken ülkenin başına sizin iktidarınız geldi ve yeni doğmuş bebeğin kafasına kurşun sıkan bu Amerikan uşağı cani ve katiller sürüsü, 22 yıl sonra ülkenin karşısına geçip Cumhuriyeti soykırımla suçlayacak, Lozan antlaşmasını ve 1924 anayasasını suçlayacak cesarete ulaşıyor. Bir de bu uzlaşma için uluslararası güçlerden de yardım istiyor. Bu uzlaşmanın olabilmesi için Lozan’ın herhangi bir maddesini delmeyi kabul ettiniz mi? Bunu bize hepimizin anlayacağı bir dille anlatmanız çok önemlidir. Kapalı kapılar ardında değil ortada, meydanda aslanlar gibi konuşup arka planı anlatmanız bu konunun en önemli yanıdır.
Hiçbirimiz etnik kimliğimizi kendimiz seçmedik. Bu doğduğumuzda üstümüzdeydi. Ve bu kimlik asla bir kavga, çatışma nedeni olamaz ve olmamalıdır. Ancak bu ülkenin sınırları Ortadoğu ülkeleri gibi masa başında cetvelle çizilmedi. Kanla, savaşla yedi düvele diz çöktürerek yazıldı. Ve 3. aşama denilen toprak ve tazminat talebi bu topraklarda OLAMAZ….
Türkiye yıllardır Ermeni Soykırımı yalanıyla tüm dünyada hala boğuşurken, şimdi bir de Kürt soykırımı yalanıyla mı muhatap edilmek istenmektedir? Bu yalanın devamı toprak ve tazminat talebine gider. Bu mu şimdi barış?
Kaldı ki 1921 Anayasası’nda laiklik ilkesi yoktur ve yerel yönetimler ön plandadır. Ayrıca devletin dininin İslam olduğu yazar. Yani ilk 4 madde de tartışmaya açılıyor.
Peki sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle çok uzun müzakerelerden sonra gelinen uzlaşma buysa yani burada idarenin de imzası varsa (Ki Sayın Özgür Özel de bunun böyle olduğunu söylüyor) nasıl olacak bu iş?
İsterseniz bir de Yunan’dan, İtalyan’dan, Fransız’dan, İngiliz’den de Lozan’ı imzalattırdığımız için özür dileyelim, Sevr’i geri isteyelim, hatta Güneydoğu’da savaşan askerlerimizi de yargılayıp Silivri’ye atalım olsun bitsin….
Yoksa bütün bu toz duman, ülkenin içine düştüğü demokratik ve ekonomik boğulmayı, çırpınmayı, büyüyen tepkileri gündemden düşürmek için olmasın?
Yoksa tüm amaç uzlaşılan bu ilkeler doğrultusunda DEM’i muhalefet bloğundan koparmak mı?
Lozan Antlaşması bu ülkenin kuruluş, varoluş ve çağdaş, uygar ülkeler ligine katılma senedidir. Unutulmamalıdır ki Lozan’ı tartışmaya açmak, bu ülkenin kimliğini, anayasasını, var olmasını, geleceğini tartışmaya açmaktır.
Tıpkı Kanal İstanbul’un Montrö anlaşmasını tartışmaya açacağı gibi…
Bir gündem ancak böyle değiştirilebilirdi. Ülkede çığ gibi büyüyen hükümet karşıtı tepkiye ancak böyle bir şaşırtmayla cevap verilebilirdi.
Ülkede demokrasiyi tüm dünyada tartışılır hale getir ve sonra kalk demokrasi havarisi ol çık ortaya. Sen Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayını ve doğudan, batıdan birçok belediye başkanı ve birim müdürlerini, meclis üyelerini al, birtakım ‘Ben böyle duydum’ demekten başka bir bilgisi olmadığı söylenen gizli tanıklarla Silivri zindanına gönder, sonra milletin karşısına çık ‘Bakın ben ne kadar demokrasi aşığı bir idareyim’ deyip PKK terörünü bitirme iddiasını ortaya at, insanların kafasını karıştırıp gündemi değiştir.
Bizimki gibi zorlu ve kanlı bir coğrafyada barışı istememek, ancak akli dengesi bozuk birinin söyleyebileceği bir şeydir.
Ancak……
Demezler mi adama 86 milyonluk bir ülkenin gündemini bir anda değiştirip, bir de bu kadar suret-i haktan görünüp ülkedeki açlık sınırının altında yaşayan, her türlü hak ihlali nedeniyle zindanlarda kıvranan milyonlarca insanın kafasını nasıl bu kadar hızla karıştırabiliyorsun diye. Senin 22 yıl önce devraldığın ülkede sadece bir yılda 6 şehit vardı ve onlar da aracın devrilmesi ile şehit olmuşlardı. Yani kurşunla değil. Anladınız mı? Sizin ülkeyi devraldığınız tarihte PKK bu ülkenin tek bir evladına kurşun sıkamayacak kadar bitikti. Derken ülkenin başına sizin iktidarınız geldi ve yeni doğmuş bebeğin kafasına kurşun sıkan bu Amerikan uşağı cani ve katiller sürüsü, 22 yıl sonra ülkenin karşısına geçip Cumhuriyeti soykırımla suçlayacak, Lozan antlaşmasını ve 1924 anayasasını suçlayacak cesarete ulaşıyor. Bir de bu uzlaşma için uluslararası güçlerden de yardım istiyor. Bu uzlaşmanın olabilmesi için Lozan’ın herhangi bir maddesini delmeyi kabul ettiniz mi? Bunu bize hepimizin anlayacağı bir dille anlatmanız çok önemlidir. Kapalı kapılar ardında değil ortada, meydanda aslanlar gibi konuşup arka planı anlatmanız bu konunun en önemli yanıdır.
Hiçbirimiz etnik kimliğimizi kendimiz seçmedik. Bu doğduğumuzda üstümüzdeydi. Ve bu kimlik asla bir kavga, çatışma nedeni olamaz ve olmamalıdır. Ancak bu ülkenin sınırları Ortadoğu ülkeleri gibi masa başında cetvelle çizilmedi. Kanla, savaşla yedi düvele diz çöktürerek yazıldı. Ve 3. aşama denilen toprak ve tazminat talebi bu topraklarda OLAMAZ….
Türkiye yıllardır Ermeni Soykırımı yalanıyla tüm dünyada hala boğuşurken, şimdi bir de Kürt soykırımı yalanıyla mı muhatap edilmek istenmektedir? Bu yalanın devamı toprak ve tazminat talebine gider. Bu mu şimdi barış?
Kaldı ki 1921 Anayasası’nda laiklik ilkesi yoktur ve yerel yönetimler ön plandadır. Ayrıca devletin dininin İslam olduğu yazar. Yani ilk 4 madde de tartışmaya açılıyor.
Peki sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle çok uzun müzakerelerden sonra gelinen uzlaşma buysa yani burada idarenin de imzası varsa (Ki Sayın Özgür Özel de bunun böyle olduğunu söylüyor) nasıl olacak bu iş?
İsterseniz bir de Yunan’dan, İtalyan’dan, Fransız’dan, İngiliz’den de Lozan’ı imzalattırdığımız için özür dileyelim, Sevr’i geri isteyelim, hatta Güneydoğu’da savaşan askerlerimizi de yargılayıp Silivri’ye atalım olsun bitsin….
Yoksa bütün bu toz duman, ülkenin içine düştüğü demokratik ve ekonomik boğulmayı, çırpınmayı, büyüyen tepkileri gündemden düşürmek için olmasın?
Yoksa tüm amaç uzlaşılan bu ilkeler doğrultusunda DEM’i muhalefet bloğundan koparmak mı?
Lozan Antlaşması bu ülkenin kuruluş, varoluş ve çağdaş, uygar ülkeler ligine katılma senedidir. Unutulmamalıdır ki Lozan’ı tartışmaya açmak, bu ülkenin kimliğini, anayasasını, var olmasını, geleceğini tartışmaya açmaktır.
Tıpkı Kanal İstanbul’un Montrö anlaşmasını tartışmaya açacağı gibi…