ğın Çağından Ekran Çağına: Rönesans Yeniden Doğar mı?Tarihin en parlak dönemlerinden biri olan Rönesans, aslında bir mucize değildi.Yüzyıllar süren bir uykunun ardından insan, ilk kez kendine dokunmaya cesaret etmişti.Bir sabah Floransa sokaklarında biri kalktı ve dedi ki:“Ya biz neden hâlâ başkalarının düşündükleriyle yaşıyoruz?”İşte o soruyla birlikte başladı yeniden doğuş.Kilise’nin susturduğu akıl, yeniden konuşmaya başladı.Yasaklanan kitaplar gizlice kopyalandı.İnsan Tanrı’yı ararken, birden kendini buldu.Artık gökyüzü sadece cennetin değil, bilimin de konusu olmuştu.Kopernik çıktı ve “Dünya evrenin merkezinde değil” dediğinde, sadece bir astronomik teori değil,insanlığın kibri sarsılmıştı.Oysa düşün: Bugün herkes kendi küçük evreninin merkezinde.Bir sosyal medya profili açıyoruz, kendi gezegenimizi kuruyoruz.Kendimizi merkeze alıyoruz ama farkında olmadan evreni küçültüyoruz.Rönesans insanı evreni genişletmişti, biz ekranı büyüttük ama ufkumuzu daralttık.Leonardo da Vinci, anatomiyi anlamak için ölü bedenleri açardı.Çünkü insanı tanımadan hayatı anlayamayacağını biliyordu.Bizse bedenimizi kusursuz göstermek için filtreleri açıyoruz.Çünkü görünüşü tanrısallaştırdık, özü unuttuk.Michelangelo’nun Davut heykeline bak:Taşın içinden bir insan çıkardı o.Her darbede fazlalığı atar, öz kalırdı geriye.Bugün biz tam tersini yapıyoruz;özümüzü gizleyip fazlalıklarla var olmaya çalışıyoruz.Yeni çağın mermeri “imaj”, yeni çekiç “beğeni sayısı.”Bir zamanlar sanat insanı Tanrı’ya yaklaştırırdı,şimdi sanat algoritmanın altında nefes alamıyor.O dönemin sanatçısı, eserini “ebediyet” için yapardı,bugünün üreticisi “trend” için.Bir tabloya yüz yıl bakan insan vardı,şimdi üç saniyede kaydırıp geçen gözler var.Ama farkında mısın?Rönesans’ı doğuran şey sadece akıl değildi, cesaretti.Bir fikri uğruna yakılmayı göze alan insanlar vardı.Giordano Bruno, “evren sonsuzdur” dedi diye diri diri yakıldı.Ama o yanarken bile, aslında karanlık aydınlanıyordu.Bugünse kimse yanmıyor, çünkü kimse risk almıyor.Artık cesaret değil, konfor kutsal.O zamanın düşünürleri “kendini bil” diyordu.Bugün “kendini sat” diyor sistem.Eskiden insanlar bilgi için yollara düşerdi,şimdi bilgiden kaçmak için tatil planı yapıyoruz.O dönem merak insanı büyütürdü,bugün merak bile yorucu geliyor çünkü her cevap Google’da, ama hiçbir anlam kalpte değil.Rönesans’ın ruhu bir direnişti aslında:Korkuya, cehalete, dogmaya karşı bir başkaldırıydı.Bugünün insanıysa kendi konforuna karşı bile direnemiyor.Bir düşün; o zamanlar insanlar bir kitabı kopyalamak için gece gündüz çalışırdı,biz bir kitabın adını bile Google’a yazmaya üşeniyoruz.Bilginin peşinde değiliz artık, bilginin görüntüsünde yaşıyoruz.Ama belki de bu çağda Rönesans başka biçimde doğacak.Belki laboratuvarlarda değil, ruhlarda.Belki yeni bir da Vinci, bir bilim insanı değil de, bir çocuk olacak ekrana değil, gökyüzüne bakan bir çocuk.Belki bir kadın sessizce kalemiyle dünyayı yeniden şekillendirecek.Çünkü insan ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın,bir gün mutlaka ışığa döner.Yeni bir Rönesans’a ihtiyacımız var, evet.Ama bu kez Tanrı’yı değil, insanlığımızı yeniden hatırlamak için.Çünkü asıl karanlık artık dışarıda değil, içimizde.Ve belki de bu kez yeniden doğuş,birinin “ben artık böyle yaşamak istemiyorum” deyişiyle başlayacak.Belki bir gün biri çıkacak ve diyecek ki:“Ben görünenin peşinde değilim artık, gerçeği arıyorum.”O zaman anlayacağız ki, Rönesans tekrar doğdu ama bu kez Floransa’da değil,bir insanın kalbinde.
YEREL
Yayınlanma: 16 Ekim 2025 - 11:47
Işığın Çağından Ekran Çağına: Rönesans Yeniden Doğar mı?
Aysun Karayazgan yazdı; "Işığın Çağından Ekran Çağına: Rönesans Yeniden Doğar mı?"
YEREL
16 Ekim 2025 - 11:47









