Son dönemlerde ülke gündeminde bir şey eksik değil:
Siyaset, tartışmalar, koltuk yarışı, mikrofon kavgaları…
Ama herkesin unuttuğu bir şey var: Vatandaş ne durumda?
Cebinde kaç lira kaldı, kirasını nasıl ödüyor, çocuklarını nasıl okutuyor?
Bu soruları kimse sormuyor. Kimse duymak istemiyor çünkü cevaplar can yakıyor.Bayrama sayılı günler kala, biz Urla’nın Kalabak mevkiinde bir dramla karşılaştık.
Bir barakada yaşam mücadelesi veren dört kişilik bir aile:
Kanser hastası bir anne… Sağlık sorunlarıyla boğuşan bir baba…
Ve iki çocuk…
Biri okul çağında ama gidemiyor. İkisi de liseyi yarıda bırakmak zorunda kalarak hayatın yükünü omuzlamış.Yanlarına gittiğimizde ne bir serzeniş ne de bir isyan vardı.
Sadece sessiz bir çığlık:“Bir evimiz olsun yeter.”
“Çocuklarımız okusun, biz yeter ki başlarını sokacak bir yer bulalım.”Kendi imkânlarımızla elimizden geleni yapmaya çalıştık.
Sağ olsun, paylaşımımızdan sonra duyarlı insanlar da destek olmaya başladı.
Ama bu ailenin ihtiyacı olan bir yardım kolisinden çok daha fazlası:
Bir ev. Bir güvenli alan. Bir gelecek umudu.Engelli maaşıyla geçinmeye çalışan bu aileye, 10.000 TL’yi geçmeyecek bir kira destekli ev ya da bir hayırseverin sağlayacağı kalıcı bir barınma çözümü gerekiyor.Bu dram Seferihisar’da yaşanıyor olsaydı,
eminim ki Seferihisar Belediyesi 24 saat içinde o aileye el uzatır,
refah içinde yaşayabilecekleri bir ortamı sağlardı.
Ama burası Urla.
Ve üzülerek söylüyorum ki, tüm çabalarımıza rağmen Urla Belediyesi’nden bir dönüş alamadık.İronik olan şu ki, bu yaşam savaşı Kekliktepe ve Kalabak gibi zengin villaların gölgesinde veriliyor.
O ihtişamın, o yüksek duvarların ardında;
bir barakada, çaresizlik içinde umutla bekleyen bir aile var.Ben siyaset için konuşmuyorum.
Siyasi çıkar, koltuk sevdası, taraflar, etiketler…
Hepsi bir yana!
İnsana dokunmayan siyaset, yerin dibine batsın.
Bir çocuğun umudunu göremeyen politika, yerin dibine batsın.Bugün ekranlarda ne izlesek içimiz sıkılıyor.
Televizyonlar artık huzur vermiyor.
Sokakta yüzüne baktığımız insanların çoğu mutsuz, yorgun, kaygılı…
Ve biz, bu ülkede birbirimize omuz vermeyi unutursak;
komşusu açken tok yatanlardan olursak;
o zaman bu topraklar bizi taşımaz.O yüzden bu satırları bir çağrı olarak yazıyorum:
Haydi birlikte el uzatalım.
Bu aile Seferihisar’da yaşamak istiyor.
Onlara bir ev bulalım. Onlara umut olalım.
Ve belki de bu vesileyle, gerçekten ihtiyacı olan daha birçok insanın kapısını çalalım.Çünkü biz birbirimize iyi geliriz.
Ve iyilik hâlâ bulaşıcıdır.
Siyaset, tartışmalar, koltuk yarışı, mikrofon kavgaları…
Ama herkesin unuttuğu bir şey var: Vatandaş ne durumda?
Cebinde kaç lira kaldı, kirasını nasıl ödüyor, çocuklarını nasıl okutuyor?
Bu soruları kimse sormuyor. Kimse duymak istemiyor çünkü cevaplar can yakıyor.Bayrama sayılı günler kala, biz Urla’nın Kalabak mevkiinde bir dramla karşılaştık.
Bir barakada yaşam mücadelesi veren dört kişilik bir aile:
Kanser hastası bir anne… Sağlık sorunlarıyla boğuşan bir baba…
Ve iki çocuk…
Biri okul çağında ama gidemiyor. İkisi de liseyi yarıda bırakmak zorunda kalarak hayatın yükünü omuzlamış.Yanlarına gittiğimizde ne bir serzeniş ne de bir isyan vardı.
Sadece sessiz bir çığlık:“Bir evimiz olsun yeter.”
“Çocuklarımız okusun, biz yeter ki başlarını sokacak bir yer bulalım.”Kendi imkânlarımızla elimizden geleni yapmaya çalıştık.
Sağ olsun, paylaşımımızdan sonra duyarlı insanlar da destek olmaya başladı.
Ama bu ailenin ihtiyacı olan bir yardım kolisinden çok daha fazlası:
Bir ev. Bir güvenli alan. Bir gelecek umudu.Engelli maaşıyla geçinmeye çalışan bu aileye, 10.000 TL’yi geçmeyecek bir kira destekli ev ya da bir hayırseverin sağlayacağı kalıcı bir barınma çözümü gerekiyor.Bu dram Seferihisar’da yaşanıyor olsaydı,
eminim ki Seferihisar Belediyesi 24 saat içinde o aileye el uzatır,
refah içinde yaşayabilecekleri bir ortamı sağlardı.
Ama burası Urla.
Ve üzülerek söylüyorum ki, tüm çabalarımıza rağmen Urla Belediyesi’nden bir dönüş alamadık.İronik olan şu ki, bu yaşam savaşı Kekliktepe ve Kalabak gibi zengin villaların gölgesinde veriliyor.
O ihtişamın, o yüksek duvarların ardında;
bir barakada, çaresizlik içinde umutla bekleyen bir aile var.Ben siyaset için konuşmuyorum.
Siyasi çıkar, koltuk sevdası, taraflar, etiketler…
Hepsi bir yana!
İnsana dokunmayan siyaset, yerin dibine batsın.
Bir çocuğun umudunu göremeyen politika, yerin dibine batsın.Bugün ekranlarda ne izlesek içimiz sıkılıyor.
Televizyonlar artık huzur vermiyor.
Sokakta yüzüne baktığımız insanların çoğu mutsuz, yorgun, kaygılı…
Ve biz, bu ülkede birbirimize omuz vermeyi unutursak;
komşusu açken tok yatanlardan olursak;
o zaman bu topraklar bizi taşımaz.O yüzden bu satırları bir çağrı olarak yazıyorum:
Haydi birlikte el uzatalım.
Bu aile Seferihisar’da yaşamak istiyor.
Onlara bir ev bulalım. Onlara umut olalım.
Ve belki de bu vesileyle, gerçekten ihtiyacı olan daha birçok insanın kapısını çalalım.Çünkü biz birbirimize iyi geliriz.
Ve iyilik hâlâ bulaşıcıdır.