Türkiye'de hayat durdu günlerdir...
Sadece saniyeler! milyonlarca insanın hayatını değiştirdi.
Ani, beklenmedik, tahmin edilmesi bugünkü bilimsel verilerle dahi zaman, ölçek ve etki-tepki olarak mümkün olamayan, adeta bir anda değişen hayatlar, kim bilir ne kadar zamanda toparlanabilecek hatta toparlanabilenecek mi?
Şaşkınlık, tedirginlik, korku, belirsizlik hakim yüreklerde.
Akıllarda cevapsız sorular.
İktidar, devlet, asker, polis, jandarma, kamu görevlileri, sivil toplum kuruluşları, siyasiler, bilim dünyası, iş dünyası, arama-kurtarma ekipleri, siviller, gönüllüler, yardıma koşan yabancı ülkeler...., teyakkuzda.
Fiilen olamasa bile kalben ülkemizde hemen herkes teyakkuzda, hiç bir şey yapamıyor olsa bile dualarıyla destekte ...
Gözlerimizde yaş, dillerimizde söz tükendi.
Onca kayıp cana canımız yanarken, yüreklerimiz kanarken milletçe, matematiksel olarak! binlerle ifade edilen kaybın yanında sayıca az olan MUCİZE KURTULUŞLARDA arıyoruz umudu.
Zaman, olasılık, inançla bekleyiş ne yazık ki azalıyor, daralıyor.
Afet söz konusu olduğunda dil, din, ırk, millet, fikir, taraf bir anlam ifade etmez, edemez.
Elbirliğiyle, gönül birliğiyle, tamamen insanca duygu ve yaklaşımlarla CAN KURTARMAK öncelikli amaç olur.
Adeta moloza dönüşmüş enkazlarda canhıraş, mecburen elleriyle kazı yaparak bir kişiye daha ulaşmaya çalışan görevlilerin, gönüllülerin, yakınlarını arayanların, yardıma koşan vatandaşların, dünyanın başka bir coğrafyasından insani yardıma gelenlerin kimi zaman kendi canlarını dahi tehlikeye atarak yaptıkları, yaşadıkları, anlattıkları uzun yıllar hafızalarımızdan çıkmayacaktır.
İnsanlığımızdan utandığımız haberler, görüntüler de var elbette.
Her kaosta olduğu gibi.
Sosyal medya provakatörleri, siyasi çıkar peşinde olanlar, belirsiz ortam ve durumlardan beslenenler, rant, gasp, hırsızlık, yağma peşinde olanlar da.
İnsanın olduğu her yerde her şey var çünkü.
Ama TEK YÜREK olabilmek paha biçilemez.
Milletçe yardımsever, hoşgörülü, merhametli, acıya, sevince, duygusal her durum ve olguya empati yapabilen, insancıl olan yaklaşımımız, vatan sevgimiz o denli tartışılmaz ki en temel özelliklerimiz, küllerinden doğan baskın tarafımız, yine ve iyi ki devrede.
Zor zamanda daha çok açığa çıksa bile zaten zor günde gerekli değil mi?
"Deprem değil, bina öldürür" söylemi
5 Şubat 2023 sabaha karşı itibariyle geçmiş tecrübelerin önüne geçerek, zihinlerimize kazınan ve gündelik dilimize yerleşen bir cümledir artık.
Depreme uygun denilen evleri, binaları, tabiri caizdir yuvaları! çok acı bir biçimde mezar oldu bebek, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek binlerce kişiye.
Bundan sonra elbette gereği yapılacak.
Zaman alsa da yaşamlar, şehirler yeniden düzene girecektir.
PEKİ YA SONRA?..
Medyanın, haberleşmenin, ticaretin, ekonominin, iş dünyasının merkezi, milyonlarca kişinin yaşadığı, ürettiği, istihdam edildiği, hizmet ettiği, bilim insanlarının "En büyüğü olacaktır" dediği İstanbul'da yaşanacak olası depremi hayal bile etmek zor bu durumda...
Keşkelerle değil, hızlı kararlarla, düzenlemelerle, en ağır ve gerekli yasalarla, yaptırım ve cezalarla ilerlemek gerekiyor bundan sonra.
Elbette yaralar sarılacak, yaşamlar, şehirler yeniden düzene girecek, zaman ilerledikçe.
Ancak bundan sonra her afetten, her felaketten ders çıkarılması, ciddi ve hızlı bir şekilde önlem alınması gerekiyor ki
Umalım ki bu son olsun!
Milletçe başımız sağ olsun, böyle acılar bir daha asla yaşanmasın.
Başka bir Türkiye yok, kendi içimizde yaralarımızı sarmak, acılarımızı dönüştürmek, geleceğimizi kurmak ve korumak zorundayız!!!
Gazeteci-Astrolog Yeşim Dinçer
Sadece saniyeler! milyonlarca insanın hayatını değiştirdi.
Ani, beklenmedik, tahmin edilmesi bugünkü bilimsel verilerle dahi zaman, ölçek ve etki-tepki olarak mümkün olamayan, adeta bir anda değişen hayatlar, kim bilir ne kadar zamanda toparlanabilecek hatta toparlanabilenecek mi?
Şaşkınlık, tedirginlik, korku, belirsizlik hakim yüreklerde.
Akıllarda cevapsız sorular.
İktidar, devlet, asker, polis, jandarma, kamu görevlileri, sivil toplum kuruluşları, siyasiler, bilim dünyası, iş dünyası, arama-kurtarma ekipleri, siviller, gönüllüler, yardıma koşan yabancı ülkeler...., teyakkuzda.
Fiilen olamasa bile kalben ülkemizde hemen herkes teyakkuzda, hiç bir şey yapamıyor olsa bile dualarıyla destekte ...
Gözlerimizde yaş, dillerimizde söz tükendi.
Onca kayıp cana canımız yanarken, yüreklerimiz kanarken milletçe, matematiksel olarak! binlerle ifade edilen kaybın yanında sayıca az olan MUCİZE KURTULUŞLARDA arıyoruz umudu.
Zaman, olasılık, inançla bekleyiş ne yazık ki azalıyor, daralıyor.
Afet söz konusu olduğunda dil, din, ırk, millet, fikir, taraf bir anlam ifade etmez, edemez.
Elbirliğiyle, gönül birliğiyle, tamamen insanca duygu ve yaklaşımlarla CAN KURTARMAK öncelikli amaç olur.
Adeta moloza dönüşmüş enkazlarda canhıraş, mecburen elleriyle kazı yaparak bir kişiye daha ulaşmaya çalışan görevlilerin, gönüllülerin, yakınlarını arayanların, yardıma koşan vatandaşların, dünyanın başka bir coğrafyasından insani yardıma gelenlerin kimi zaman kendi canlarını dahi tehlikeye atarak yaptıkları, yaşadıkları, anlattıkları uzun yıllar hafızalarımızdan çıkmayacaktır.
İnsanlığımızdan utandığımız haberler, görüntüler de var elbette.
Her kaosta olduğu gibi.
Sosyal medya provakatörleri, siyasi çıkar peşinde olanlar, belirsiz ortam ve durumlardan beslenenler, rant, gasp, hırsızlık, yağma peşinde olanlar da.
İnsanın olduğu her yerde her şey var çünkü.
Ama TEK YÜREK olabilmek paha biçilemez.
Milletçe yardımsever, hoşgörülü, merhametli, acıya, sevince, duygusal her durum ve olguya empati yapabilen, insancıl olan yaklaşımımız, vatan sevgimiz o denli tartışılmaz ki en temel özelliklerimiz, küllerinden doğan baskın tarafımız, yine ve iyi ki devrede.
Zor zamanda daha çok açığa çıksa bile zaten zor günde gerekli değil mi?
"Deprem değil, bina öldürür" söylemi
5 Şubat 2023 sabaha karşı itibariyle geçmiş tecrübelerin önüne geçerek, zihinlerimize kazınan ve gündelik dilimize yerleşen bir cümledir artık.
Depreme uygun denilen evleri, binaları, tabiri caizdir yuvaları! çok acı bir biçimde mezar oldu bebek, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek binlerce kişiye.
Bundan sonra elbette gereği yapılacak.
Zaman alsa da yaşamlar, şehirler yeniden düzene girecektir.
PEKİ YA SONRA?..
Medyanın, haberleşmenin, ticaretin, ekonominin, iş dünyasının merkezi, milyonlarca kişinin yaşadığı, ürettiği, istihdam edildiği, hizmet ettiği, bilim insanlarının "En büyüğü olacaktır" dediği İstanbul'da yaşanacak olası depremi hayal bile etmek zor bu durumda...
Keşkelerle değil, hızlı kararlarla, düzenlemelerle, en ağır ve gerekli yasalarla, yaptırım ve cezalarla ilerlemek gerekiyor bundan sonra.
Elbette yaralar sarılacak, yaşamlar, şehirler yeniden düzene girecek, zaman ilerledikçe.
Ancak bundan sonra her afetten, her felaketten ders çıkarılması, ciddi ve hızlı bir şekilde önlem alınması gerekiyor ki
Umalım ki bu son olsun!
Milletçe başımız sağ olsun, böyle acılar bir daha asla yaşanmasın.
Başka bir Türkiye yok, kendi içimizde yaralarımızı sarmak, acılarımızı dönüştürmek, geleceğimizi kurmak ve korumak zorundayız!!!
Gazeteci-Astrolog Yeşim Dinçer
Allah ulkemıze ve mılletımıze sabırlar ve güç kuvvet versin. Çok büyük bir felaket daha yaşadık yıne ve yenıden. Bu çok büyük bir acı. Ama en acısı halkımızın guvenecegı bı devlet babasının olmaması. Bu daha büyük bir acı olsa gerek. Bu millet yetım ve öksüz kalan kardeslerın bırbırlerıne kenetlenmesını tekrar başarabılmiş olduğunu çok güzel bir ornegını dosta duşmana gostermekteyız. Atatürk Turkıyesınde olması gereken dayanışmayı gördük ya baştakılerın bıtışının en büyük kanıtıdır bu.ne mutlu Insan olmayı başabılmişlere GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYEM