20 Ekim 2024, Türkiye’nin yakın tarihine damga vuran bir dönemin simgesi haline gelen Fethullah Gülen’in ölümünün duyurulduğu gün olarak tarihe geçti. Bu tarih, tesadüf müdür bilinmez, ama bundan tam 16 yıl önce, 20 Ekim 2008’de, Ergenekon kumpası adıyla bilinen ve binlerce insanın hayatını karartan operasyonların yargılamalarının başladığı gündü. Birçok masum asker, akademisyen ve gazeteci haksız yere “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla mahkemelerde süründürüldü. Suçsuzluğunu kanıtlayamayanlar ağır cezalar aldı, kimileri bu haksızlıkların yükü altında ezilerek intihara sürüklendi.Gülen’in ölümü, Türkiye için bir dönemin fiilen sona erdiğine işaret ediyor. Ancak asıl soru şudur: Gerçek FETÖ’cüler adalet önünde hesap verecek mi? Gülen’in ölümü, onun peşinden sürüklediği yüz binlerce insanın yolunu kapatıyor mu? FETÖ’nün kökleri tamamen kurutulabilecek mi?Fethullah Gülen ve hareketinin Türkiye’deki devletin kılcal damarlarına kadar sızdığı, toplumun çeşitli kesimlerini etkisi altına aldığı biliniyor. 15 Temmuz hain darbe girişimi, bu yapının ne kadar derin ve tehlikeli olduğunu gözler önüne serdi. Ancak darbe girişiminin bastırılmasının ardından bile, FETÖ yapılanmasının tamamen ortadan kaldırıldığını söylemek mümkün değil. Yıllarca devletin içinde yapılandıkları için, onları temizlemek uzun soluklu bir mücadele gerektiriyor.FETÖ’nün gerçekleştirdiği haksızlıklar, kumpaslar, özellikle Ergenekon ve Balyoz davaları gibi davalar üzerinden masum askerlere, gazetecilere ve akademisyenlere yönelik yürüttüğü zulüm hâlâ zihinlerde tazeliğini koruyor. Birçoğu bu kumpaslar yüzünden hayatlarını kaybetti, aileleri dağıldı, kariyerleri yok oldu. Adaletin geç de olsa tecelli ettiği bir gerçek, ancak haksız yere ölenlerin geri getirilemeyeceği de bir o kadar acı verici.Gülen’in ölümü, onun yarattığı yapıların da sona erdiği anlamına mı geliyor? Ne yazık ki bu sorunun yanıtı hâlâ belirsiz. Yıllar boyunca devlete sızan bu yapıların kökünün kazınması, yalnızca Gülen’in ölümüne bağlı değil. Bu yapıların üyeleri, ideolojik olarak hâlâ varlıklarını sürdürebiliyor ve gelecekte de farklı şekillerde tehdit oluşturma potansiyeline sahipler.Adaletin tam anlamıyla tecelli etmesi, yalnızca Gülen’in ölümüne değil, onun izinden giden tüm suç ortaklarının da yargılanmasına bağlıdır. Gerçek adalet, bu hain yapının tamamen ortadan kaldırılması ve Türkiye’nin geleceğine yeniden huzurla bakabilmesidir. Ancak unutmamak gerekir ki adalet sadece mahkeme salonlarında değil, toplum vicdanında da sağlanmalıdır.Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpas davalarında mağdur olanların yaşadığı acılar, Türk milletinin belleğinde daima yer edecek. Suçsuz yere ölüme sürüklenen askerler ve diğer masumlar için gerçek adaletin sağlanması, onların hatırasını onurlandırmanın en doğru yolu olacaktır.Gülen öldü, fakat ardında bıraktığı karanlık mirasın etkileriyle mücadele etmek hâlâ bizim görevimiz. FETÖ’nün kökünün kazınması ve gelecekte benzeri yapıların oluşmasının önlenmesi için adaletin, hukukun ve devletin gücüne olan inancımızı korumalıyız. Türkiye, hain yapıların elinden kurtulduğunda ancak gerçek anlamda özgür ve adil bir ülke olacaktır.FETÖ tamamen silinecek mi? Belki de bu, toplum olarak vereceğimiz mücadeleye bağlı. Adalet, gecikebilir; ama er ya da geç mutlaka tecelli edecektir.
GENEL
Yayınlanma: 21 Ekim 2024 - 12:35
Adaletin Gecikmiş Hesabı ve FETÖ'nün Sonu
Ezgi Yeşil yazdı; "Adaletin Gecikmiş Hesabı ve FETÖ’nün Sonu"
GENEL
21 Ekim 2024 - 12:35