Evet yarın tarih 6 Şubat 2025 diyecek.
Yine üzülecek, yine hüzünlenecek ve anma programları ile depremde yitirdiğimiz canların aziz hatıralarını saygı ile yad etmeye çalışacağız.
Ve sonra hayat yine kaldığı yerden devam edecek.
Ve biz yine unutmuş olacağız.
Tam bir yıl önce yazdığım yazıya giriş paragrafında “konuya baktığımız pencerelerin, manzaraya baktığımız pencerelerden çok daha önemli olduğunu fark edenlerin ülkesi olmak dileğim ile” diyerek giriş yapmışım.
Öyle olmadığını görmek tek kelime ile utanç verici.
Utanıyorum, insan olmaktan, utanıyorum bu topraklarda sıradan sade yurttaşlara yapılan haksız ve hukuksuzluktan.
Acının tarifini anlatmak için sayısal değerlerin az ya da çok olması gerekmiyor.
Pınar GÜLTEKİN sade bir yurttaş idi ve yakılarak vahşice öldürüldü.
Kim tarif edebilir bu acıyı?
Bolu Grand Kartalkaya oteli yangınında 78 yurttaşımız cayır cayır yanarak, yada yanarak ölmemek için evladını pencereden ölüme kendi elleri ile atarak öldü, hanginiz tarif edebilirsiniz bu acıyı?
Ve yıldönümüne geldiğimiz 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri.
Resmi rakamlar ortada.
Gayri resmi rakamlar ise halen muamma.
Yazılanlar ile yaşananların acıları ortada ama ya geride kalanların çektiği acı…
Ne sorunumuz bu tarz dramatik konuları dağlamak ne de bu acıların artık tekrarını yaşamak.
Çok mu fazla bunu beklemek, bunu istemek.
Dünyanın kıskanılan, gıpta edilen şahlanmış dört nala koşan bir ülkesi olmasaydık da Bolu Grand Kartalkaya otelinde 78 canımız yanarak hayatını kaybetmeseydi.
Ya da 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri maddi ve manevi açıdan bizi bu kadar üzmeseydi.
Aslında istenilen elbette ki zor değil. Hepimizin istediği ve arzu ettiği bir durum.
Ama iş hadi somut adım atalım, hadi birlikte bu ülkede bu topraklarda daha huzurlu daha adil geleceğe daha güvenli bakarken yaşama daha umutlu sarılalım dediğimizde havanda su dövmekten başka bir şey yapılmıyor.
Mış, muş, mış, muş.
Ülkemizin tepeden tırnağa yeniden yapılanması gerekmekte.
Ahlaken, vicdanen, hukuken.
Günde milyonlarca lira kazanan otel yönetimi, otelinde konaklayan müşterilerinin güvenliği ile ilgili hiçbir kaygı duymuyor. Hiçbir tasarrufta bulunmuyor ve kazançtan elde ettiği inanılmaz güç ile kendi alanında yarattığı güvenlik çerçevesinde yaşıyor.
Kontrol mekanizmasının tepesinde ki kişiler aynı tarz duygu ve hiyerarşik yapıda yer almanın avantajları ile makamlarını koruyorlar ve sonuçta önlenebilecek felaket tarzı olaylar karşısında canlarımız yanıyor bir hiç uğruna…
Utanıyorum artık insan olmaktan, utanıyorum bu topraklarda sıradan sade yurttaşlara yapılan haksız ve hukuksuzluktan.
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri öncesi devletin imkan ve kapasitesi ile bölgede beklenilen ve sözde simülasyonu bile yapılarak tedbirler geliştiren milletinin emrinde olan insanlar görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri bile tartışılmadı, konuşulmadı, sorgulanmadı.
Bolu Kartalkaya yangını da unutulacak, tıpkı 17 Ağustos 1999 Marmara Depremleri, 30 Ekim 2020 İzmir, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri gibi.
Yine bir yıl önceki yazımda bahsettiğim ve öneride bulunduğum gibi tekrarlıyorum; Depreme dirençli kentler yaratabilmek, depreme dirençli toplum yaratabilmek ve deprem gerçeği ile yüzleşerek yaşayabilmek için milli bir seferberlik ilan edilmeli bu coğrafyada depremlerden etkilenmeden, basit yangınlarda ölmeden yaşayabilmenin yollarını bulmalıyız.
En acil ve öncelikli hedefimiz bu olmalı.
Unutmayınız ki doğa felaketlerinde %99 başarı, başarı değildir.
Acı, halen bu topraklarda aynı tonda çığlık atmaya devam ediyor.
Gözyaşları halen bu topraklarda Fırat gibi, Dicle gibi, Sakarya, Çoruh gibi hırçın akmaya devam ediyor.
Utanıyorum elimden bir şey gelmemesinden, utanıyorum bu topraklarda halen insanım diyebilmekten.
“Felaket Başa Gelmeden Evvel Koruyucu ve Önleyici Tedbirleri Düşünmek Lazımdır. Geldikten Sonra Dövünmenin Yararı Yoktur. Mustafa Kemal ATATÜRK”
Vahdi SARIKAYA