Yıl 1925. Cumhuriyet 2 yaşında. Atatürk gülümser:
“Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor.”
Genç bir kadın, Süreyya Ağaoğlu, Türkiye’nin ilk kadın avukatı olma yolunda stajına başlar.Ama bir sorun vardır:Öğle yemeği.Ev uzak, kantin yok,Lokanta var — ama kadınlar giremez.Süreyya ve arkadaşı, günlerce peynir ekmekle idare eder.Sonra dayanamaz.Babası Ahmet Ağaoğlu’ndan izin alır,ve bir gün, cesaretle İstanbul Lokantası’nın kapısından içeri girerler.Sessizlik…Arkasından fısıltılar yükselir:“Kadınlar lokantada yemek yiyor!”O gün Ankara karışır.Başbakan Rauf Bey bile arar:“Ahmet Bey, kızınızı lokantaya gitmekten alıkoyun!”Süreyya o akşam eve döndüğünde babasının kararlı sesini duyar:“Bundan sonra öğle yemeğine bana gelin.”Üzülür ama susar.Ertesi gün bir haber gelir:“Paşa seni yemeğe götürecekmiş!”Araba durur.İçinde Atatürk vardır.Yanında milletvekili ve yaveri.Atatürk gülümser:“Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor.”Yolda İstanbul Lokantası’nın önüne gelince arabayı durdurur.Milletvekillerine seslenir:“Bugün Süreyya’yı bize götürüyorum,ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek.”O gece Atatürk, birkaç milletvekilini arar ve der ki:“Yarın, eşlerinizle birlikte İstanbul Lokantası’na gidin.”Ertesi gün, lokantada kadınlar vardır.İlk kez…Ve kimse tek kelime edemez.O an, yalnızca bir öğle yemeği değil,kadınların toplumsal varlığı da tarihe kazınır.Nazım Hikmet’in diliyle söylersek: “Bir kadın sofraya oturdu o gün,Cumhuriyet de oturdu yanına.”-Süreyya Ağaoğlu, Türkiye’nin ilk kadın avukatı olarak tarihe geçti. Atatürk, bir öğle yemeğiyle bile devrim yapabilecek vizyona sahipti. Bugün özgürce yemek yiyen, çalışan, üreten her kadının hikâyesindeo günün yankısı hâlâ duyulur.Alıntı
“Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor.”
Genç bir kadın, Süreyya Ağaoğlu, Türkiye’nin ilk kadın avukatı olma yolunda stajına başlar.Ama bir sorun vardır:Öğle yemeği.Ev uzak, kantin yok,Lokanta var — ama kadınlar giremez.Süreyya ve arkadaşı, günlerce peynir ekmekle idare eder.Sonra dayanamaz.Babası Ahmet Ağaoğlu’ndan izin alır,ve bir gün, cesaretle İstanbul Lokantası’nın kapısından içeri girerler.Sessizlik…Arkasından fısıltılar yükselir:“Kadınlar lokantada yemek yiyor!”O gün Ankara karışır.Başbakan Rauf Bey bile arar:“Ahmet Bey, kızınızı lokantaya gitmekten alıkoyun!”Süreyya o akşam eve döndüğünde babasının kararlı sesini duyar:“Bundan sonra öğle yemeğine bana gelin.”Üzülür ama susar.Ertesi gün bir haber gelir:“Paşa seni yemeğe götürecekmiş!”Araba durur.İçinde Atatürk vardır.Yanında milletvekili ve yaveri.Atatürk gülümser:“Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor.”Yolda İstanbul Lokantası’nın önüne gelince arabayı durdurur.Milletvekillerine seslenir:“Bugün Süreyya’yı bize götürüyorum,ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek.”O gece Atatürk, birkaç milletvekilini arar ve der ki:“Yarın, eşlerinizle birlikte İstanbul Lokantası’na gidin.”Ertesi gün, lokantada kadınlar vardır.İlk kez…Ve kimse tek kelime edemez.O an, yalnızca bir öğle yemeği değil,kadınların toplumsal varlığı da tarihe kazınır.Nazım Hikmet’in diliyle söylersek: “Bir kadın sofraya oturdu o gün,Cumhuriyet de oturdu yanına.”-Süreyya Ağaoğlu, Türkiye’nin ilk kadın avukatı olarak tarihe geçti. Atatürk, bir öğle yemeğiyle bile devrim yapabilecek vizyona sahipti. Bugün özgürce yemek yiyen, çalışan, üreten her kadının hikâyesindeo günün yankısı hâlâ duyulur.Alıntı








